Dokuzuncu yüzyılda yetişen evliyânın büyüklerinden. İsmi, Ömer bin Seleme en-Nişâbûrî, künyesi Ebû Hafs’tır. Demircilikle uğraştığı için Haddâd lakabıyla anılmaktadır. Doğum târihi bilinmemektedir. Nişâbûr yakınındaki Körezba isimli köyde doğdu. 883 (H.270) senesinde vefât etti.
Gençliğinde demircilik yaptı. Daha önce işlediği bütün günahlara tövbe eden Ebû Hafs-ı Haddâd, Ubeydullah bin Mehdî ve Ali en-Nasrâbâdî’nin sohbetlerinde bulunup, feyz aldı. Tasavvufda ilerleyip, kerâmetleri görüldü. Ahmed bin Hadreveyh el-Belhî ile görüşüp sohbet etti. Hac yolculuğu esnâsında Cüneyd-i Bağdâdî hazretleriyle görüşüp sohbetinde bulundu. Çok ibâdet eden, dünyâya önem vermeyen Ebû Hafs-ı Haddâd, Nişâbûr’da kalıp talebe yetiştirdi. Şah Şucâ’ Kirmânî ve Ebû Osmân-ı Sa’îd bin İsmâil onun talebelerindendir.
Ebû Hafs-ı Haddâd buyurdu ki:
Allahü teâlâya güvenip kendini zengin bilmek ne hoştur. Bir nâmerde dayanıp kendini zengin bilmek ise ne fenâdır.
Zehir ölümün habercisi olduğu gibi, günâhlar da îmânsızlığın habercisidir.
Kulu Allahü teâlâya yaklaştıran en iyi vesîle, kulun her hâlükârda O’na ihtiyâç duyması, bütün işlerinde İslâmiyetin bildirdiklerine sıkı sarılması ve gıdâyı helâl yoldan temin etmesidir.
Bir yanıt bırakın