Eyalet

Osmanlı merkez teşkilâtının dışında, taşrada bulunan ve beylerbeyi tarafından yönetilen en büyük idârî bölge. Osmanlı Devletinde taşra teşkilâtı, aşağıdan yukarıya köy, nâhiye, kazâ, sancak ve eyâlet olmak üzere idârî taksimâta ayrılmıştı. Temel idârî birim sancak olup, sancakların birleşmesinden eyâlet (vilâyet) veya beylerbeyilik denilen büyük idârî birimler meydana gelmektedir. 1590 târihine kadar, teşkilât tâbiri olarak beylerbeyilik kelimesi kullanılmış, bu târihten îtibâren eyâlet tâbiri kullanılmaya başlamıştır.

Osmanlı hâkimiyeti altında bulunan topraklardan büyük bir kısmı doğrudan doğruya pâdişahın otoritesi altındaydı. Buralarda timar denilen bir toprak sistemi uygulanıyordu. Devletin gelirleri, bir takım görevler karşılığı idârecilere ve sipâhîlere tahsis edilmekteydi. Ekserisi Anadolu ve Rumeli’de bulunan bu eyâletlere salyânesiz yâni yıllıksız denilirdi.

Bunun yanında Osmanlılar Anadolu ve Rumeli eyâletlerinden daha bağımsız; Mısır, Bağdat, Yemen, Basra, Lahsa, Habeş ve Garb Ocakları denilen Cezâyir, Tunus, Trablusgarb gibi eyâletlerin şekillendiği toprakları idârî çatıları altında toplanmaktaydılar. Bunlara sâlyâneli yâni yıllıklı eyâletler denilmektedir. Buralarda Osmanlı beylerbeyi idâresi altında askerî, mâlî ve adlî sâhalarda değişik bir tatbikât vardı. Bölgenin beylerbeyi, yâni vâlisi, eyâletin idârî ve askerî harcamalarını gerçekleştirdikten sonra sâlyâne yâni yıllık adı altında devlet merkezine muayyen bir mikdâr göndermekle yükümlü idi.

Bunlara benzer olarak Doğu Anadolu’nun bâzı bölgelerinde, idâresi kabîle beylerine âit ırsî sancaklar vardı. Hükûmet denilen bu sancaklarda, bütün gelirler ırsî kabîle beylerine âit bulunuyordu. Buna karşılık bu beyler, belirli bir oranda asker toplamak ve gerektiğinde devletin emrine göndermek durumunda idi. Bölgenin şehirlerinde birer kâdı ve yeniçeri garnizonu bulunması diğer eyâletlerle birlikte taşıdıkları ortak özelliklerdi. Bunlara aynı zamanda yurtluk ve ocaklık idâresi de denirdi.

Eyâleti idâre eden beylerbeyi, pâdişâhın otoritesini temsil eden en yüksek yöneticiydi. Eyâletin her bir sancağına devlet merkezinden bir sancak beyi tâyin edilirdi. Paşa Sancağı adı verilen eyâlet merkezine de eyâlet vâlisi gönderilirdi. Eyâlet vâlileri hem askerî hem de mülkî yöneticilerdi. Beylerbeyi, emri altındaki görevlilerle birlikte merkezdeki Dîvân-ı hümâyûnun küçük bir benzeri olan beylerbeyi dîvânı ile eyâleti yönetmekteydi (Bkz. Beylerbeyi). Beylerbeyinin yanında bölgenin kazâ (yargı) kuvvetini ise kâdı temsil ediyordu. Bey, kâdının hükmü ve karârı olmadan hiç kimseyi cezâlandıramazdı. Osmanlılar eyâlet idâresinde bu kuvvetler ayrımını âdil bir idârenin esâsı saymışlardır.

Sultan Birinci Murâd (1360-1389) devrinde, Balkanlardaki fütûhâtın devâmı ve elde edilen toprakların idârî kontrolü için, Lala Şâhin Paşa Rumeli beylerbeyi tâyin edildi (1362). Birinci Murâd daha sonra oğlu Bâyezîd’i doğuda yeni fethedilen bölgelerin beylerbeyi olarak Kütahya’ya gönderdi ki; burası Osmanlıların ikinci beylerbeyliğinin (Anadolu) nüvesini meydana getirdi (1393).

Sultan Yıldırım Bâyezîd, Kâdı Burhâneddîn’e âit memleketleri eline geçirince, Rûmiye-i sugrâ (Amasya, Tokat, Sivas) vilâyetini üçüncü bir beylerbeylik olarak ihdas etti. On beşinci yüzyıl ortalarına kadar devâm eden bu üç beylerbeylik, Osmanlı Devletinin temelini teşkil etti.

1468 yılında fethedilen Karaman, bir beylerbeylik hâline getirildi. Kânûnî Sultan Süleymân Hanın saltanatı başlarında; Dulkadriye (Maraş), Haleb, Şam ve Mısır beylerbeylikleri kuruldu. Yine Kânûnî devrinde yapılan yeni fetihler netîcesinde Asya’da Bağdat, Van, Erzurum, Şehrizor; Avrupa’da Budin ve Tameşvar gibi beylerbeylikler teşkil olundu. Nihâyet, 17. yüzyıl başlarında, eyâletlerin sayısı 32’ye ulaştı. Bu düzen içinde pâdişah hiç masrafa girmeden bir emirle kısa zamanda ordunun en büyük kısmını meydana getiren eyâlet askerlerini toplayabiliyordu.

On altıncı yüzyılın ikinci yarısına kadar kapıkulu ocakları ile (yeniçeriler ve diğerleri) birlikte devletin ordusunun en önemli kısmını eyâlet askerleri teşkil etmekteydi.

1528 târihli arşiv belgelerine göre, 27.000 kapıkulu askerine karşılık eyâlet askeri olarak timarlı sipâhî ordusu 90.000’i bulmaktadır. 1610 târihlerinde kapıkulu ocakları 90.000, timarlı sipâhî ordusu ise 115.000 olarak hesaplanmaktadır. Bu târihte zâten timarlı sipâhî ordusu önemini kaybetmeye başlamıştır.

Kânûnî Sultan Süleymân devrinde, Pargalı İbrâhim Paşanın sadrâzamlığı zamânında Osmanlı Devletinin her tarafındaki idârî bölgelerini yâni eyâlet ve livâ (sancak)larını, bunların idârecilerini ve ne kadar hasları olduğunu gösteren listeler bugün Topkapı Sarayı Müzesi Arşivinde muhâfaza edilmektedir. On altı ve on yedinci yüzyıla âit eyâlet teşkîlâtına mahsûs bilgileri, Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki sancak tevcihât, rüûs ve tahvil defterlerinde bulmak mümkündür.

On altıncı yüzyıla âit tapu-tahrir defterlerinde de; sancak, kazâ, nâhiye, köy derecesine kadar eyâlet teşkilâtına âit gâyet kıymetli bilgiler verilmektedir.

Asya, Avrupa ve Afrika’daki eyâlet ve başşehirleri şunlardır: Anadolu (Ankara ve Kütahya), Rumeli (Edirne sonra Sofya ve Manastır), Rum (Amasya ve Sivas), Bosna (Saraybosna), Karaman (Konya), Dulkadir (Maraş), Şam (Dımaşk), Mısır (Kâhire), Trablusşam (Tripoli), Yemen (Zabîd, San’a), Cezâir-i Bahr-i Sefîd (Gelibolu), Cezâir-Garb (Cezâyir), Lahsâ (Katîf), Trablus-Garb (Tripoli-Libya), Habeş (Suakin ve Cidde), Kıbrıs (Lefkoşe), Trabzon, Kefe, Halep, Kars, Bağdat, Van, Tunus, Basra, Budin, Tameşvar, Çıldır, Erzurum, Şehrezur, Diyarbekir, Musul.

Osmanlı Devletinin eyâletlerinin idâresindeki yürütme ve yargılama gücünü ayırması bugünkü hür devletlerin tatbik ettiği kuvvetlerin ayrılığı prensibinin aynısıdır.

Osmanlılar eyâlet sistemini bünyesinde yüzyıllarca uygulayıp, geliştirmiş, böylece devrinin en iyi idâre sistemine sâhip olmuştur. Bugün, Amerika Birleşik Devletleri ve Federal Alman Cumhûriyetindeki eyâlet sistemi Osmanlılardakine benzemektedir.

image_pdfimage_print

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*