Jüpiter

Güneş sistemini meydana getiren dokuz gezegenden biri ve en büyüğüdür.

Kütlesi 20,9×1023  ton – (19×1026 kg)
Hacmi  14,2×1023 m3
Yoğunluğu      1,334 g/cm3
Ekvator çapı  142.750 km
Kutupsal çapı 133.300 km
Yüzey çekimi 25,9 m/sn2
Kaçma hızı     61 km/s
Yörünge hızı  13 km/sn
Eksenin eğimi  3,1°
Güneşe ortalama uzaklığı    777,8 milyon km
Dünyâya en uzak mesâfesi   965 milyon km
Dünyâya en yakın mesâfesi  590 milyon km
Ekvatoru etrafında dönüş zamanı    9 saat 50 dak 30 saniye
Güneş etrafında dönüş süresi         11.86 yıl
Kendi ekseni etrafında dönüş süresi  9 saat 50 dak 30 saniye
Işığı yansıtması         % 45
Gezegen sayısı         13

Jüpiter yer olarak Marsla Satürn arasında yer alır. Ekvatoral dünyânın çapından 11 kat büyüktür ve hacim olarak bu büyüklük dünyânın 1300 katına ulaşmaktadır.

Jüpiterin kendi etrafındaki dönüşü açısından çok ilgi çekici bir yönü de katı bir cisim gibi dönmemesidir. Yüzeyin farklı kısımları farklı hızlarda döner. Ekvator bölgesinin dönüş hızı kutup bölgelerine nazaran daha fazladır.

Jüpiteri karakterize eden en önemli özelliklerden biri de uydularıdır. Güneş sistemi içinde en fazla uyduya sâhip gezegen Jüpiterdir. Bu dev gezegenin tam 13 uydusu vardır. Bunlardan üçü Aydan büyük olup, en büyüklerinin ebatları merkür gezegeninin ebatlarıyla aynıdır. Gaynmede adlı bu gezegen-uydunun çapı 5600 kilometredir. Bundan sonra sırasıyla 5200 kilometre ile Callisto, 3800 kilometre çaplı Io, 3100 kilometre çaplı Europa’dır. Diğer uydular daha küçük olup fazla bir özellikleri yoktur.

Güneşten aldığı ışığın büyük bir kısmını yansıtan Jupiter, teleskopla bakıldığında son derece parlaktır. Şekli düz bir diski andırır.

Jüpiteri karakterize eden önemli bir başka özelliği de yüzeyinde görülen ekvatora paralel çizgilerdir. Karanlık kuşaklarla birbirinden ayrılan bu şeritler genellikle kırmızı veya menekşe rengindedir. Söz konusu şeritler birbirine fazla benzemezler. Hatta birçok defa son derece karışık bir biçime girerler.

Bugüne kadar teleskoplar yardımıyla çekilen Jüpiter fotoğraflarında bilim adamlarını en çok şaşırtan bir özelliği de üzerindeki kırmızı lekedir. Genişliği 50 bin, boyu 15 bin kilometre olan bu lekenin ne olduğu bu güne kadar anlaşılamamıştır. Dünyânın ekvator uzunluğunun 40 bin kilometre olduğu düşünülürse oldukça büyük olan bu lekenin katı bir cismi, atmosfer veya atmosferde dolaşan katı bir cisim olup olmadığı hâlâ esrarını koruyan bir sırdır. Zamanla şeklinde ve özellikle renginde bazı değişiklikler meydana gelen kırmızı leke teleskopla gözlenmeye başlandığı 130 yıldan beri hiç kaybolmamıştır. Son yıllarda ortaya atılan bir faraziyeye göre kırmızı lekenin meydana gelmesinde gezegenin o bölgesinde havanın hareketini engelleyen çok yüksek bir dağ zinciri rol oynamakta ve farklı bulut kümeleri meydana gelmektedir.

Jüpiterin atmosferinin kalınlığı tam olarak bilinmemekle beraber yaklaşık olarak 10 bin kilometre kadar olduğu sanılmaktadır. Atmosferdeki ısı da çok düşüktür. Sıfırın altında 120 dereceden daha aşağı olduğu tahmin edilmektedir.

Tamâmen bulutlarla kaplı olan gezegendeki bu bulutlarda amonyak kristalleri bulunup bunların zaman zaman damlalar halinde yağdığı zannedilmektedir.

Gâyet tabiî olarak bu kalınlıktaki atmosfer tabakasının gezegen yüzeyine yaptığı basınç da çok yüksek olmaktadır. Astronomlar bu basıncın dünyamız üzerindeki basınçtan bir milyon defa güçlü olduğunu ifâde etmektedirler.

Jüpiterin Dünyâ, Venüs veya Mars gibi gazdan meydana gelmiş bir atmosferle sarılmış katı yüzeyli bir gezegen olduğu söylenemez. Jüpiter büyük bir ihtimalle erimiş bir hidrojen okyanusundan meydana gelmiş dev bir küredir.

Güneş sisteminin bu dev gezegeni hakkında bilgilerimiz fazla değildir. Ancak süper-optik teleskoplar, radyo-teleskoplar Pioneer ve Voyager gibi araştırma uydularının gezegen yakınlarına kadar sokularak bize ulaştırabildiği bilgiler zamanla jüpiter hakkındaki bilgileri ve dolayısıyla araştırmaları geliştirmektedir.

Bir uzay aracı ile aya ulaşmak iki gün alır. Mars veya Venüse ise birkaç ayda ulaşılabilir. Jüpiter ise o kadar uzaktır ki, buraya yolculuk iki yıla yakın zaman alır. Uzaklığın artmasıyla gidilecek yolun (rotanın) tâyinindeki güçlük çok büyük ölçüde artmaktadır. Aynı zamanda uzay aracından gönderilen mesaj ve yayınların alınması problemi de oldukça önem kazanır. 629 milyon kilometre uzaklıktaki Jüpiterden bir uydunun göndereceği mesaj dünyâya çok zayıf bir enerji şeklinde ulaşabilir.

Jüpitere giden ilk araç olan Pioneer 10 (Öncü 10) 1972 Martında fırlatıldı. Hedefine 1973 Aralık ayında ulaştı. Esas görevi Jüpiter etrafındaki bölgedeki şartları incelemek ve resimler çekmekti.

Pioneer 10, Jüpitere 132.000 m kalıncaya kadar gâyet iyi çalıştı. Gezegen hakkında pekçok bilgi ve fotoğraf gönderdi. Araç daha yaklaştığında bütün cihazları gezegendeki yoğun radyoaktiviteden etkilenerek çalışmaz hâle geldi. Bu araç, Jüpitere yaklaştıktan sonra uzayın derinliklerine doğru bitmeyen bir yolculuğa başladı. 1980’lerde güneş sisteminden çıkan aracın yıldızlar arasındaki seyâhatinin çok uzun yıllar süreceği sanılmaktadır.

Pioneer 11, Pioneer 10’dan bir yıl sonra fırlatıldı. 1973 Martında yola çıkan araç, Jüpitere 1974 Aralık ayında vardı. Bu sefer gezegene kutuplardan yaklaştı, ekvator bölgesini oldukça hızlı bir şekilde geçerek yoğun radyasyondan kurtulmayı başardı. Jüpiter ekvatoruna 50.000 km yaklaşan araç sayesinde, Pioneer 10’dan elde edilen sonuçları tamamlayan daha ileri bilgiler elde edildi. Pioneer 11, Jüpiter’in yanından geçtikten sonra1979 da Satürn’e varacak bir yörüngeye oturtuldu.

Bu iki araç tarafından alınan fotoğraflar zamanlarında büyük ilgi uyandırmışlardır. Daha sonra yollanan Voyeger bir ve iki araçları tarafından alınan binlerce renkli fotoğraf bu gezegenle ilgili birçok yeni şeyleri ortaya koymuştur. Bu araçlar ayrıca Amaltea Europa, Ganymede ve Callisto uydularının da ayrıntılı fotoğraflarını çekmişlerdir. Bu uyduların hiçbirinin başka gezegenlere ve birbirlerine benzemedikleri, hepsinin ayrı özellikte oldukları anlaşılmıştır. Io uydusunda aktif volkanlar tesbit edilmiştir. Bu volkanlar, Voyager aracıları tarafından çekilen fotoğraflarda büyük bir taşlı yüzük şeklinde görülmüştür. 1979 yılında Jüpiterin yakınından geçen Amerika’nın gönderdiği Voyager araştırma peykleri Ganymede veCallisto uydularında buz parçacıkları tesbit etmiş ve yüzeyi tuz ve sülfürle kaplı diğer uydu Io da aktif yanardağları ortaya çıkarmıştır. Voyager araştırmaları esnâsında ayrıca Jüpiterin etrafında dönen ve dünyâdan görünmeyecek kadar ince kaya parçalarından meydana gelmiş bir halka tesbit edilmiştir.

Pioneer’lerin seferlerinden elde edilen gelişmeler: İki Pioneer aracı Jüpiter hakkında bâzı soruları cevaplandırırken pekçok soru da hâlâ cevapsız kalmıştır. İlk olarak Jüpiter üzerindeki büyük kırmızı leke meselesi vardı. Çünkü bu büyük lekenin rengi ve şeklinde uzun zamandır bir değişiklik olmamıştı. Jüpiterin dış atmosferinde dönen yarı katı bir cismin varlığını ileri süren yüzen ada teorisinin yanlışlığı Pioneerler tarafından yollanan fotoğraflardan anlaşılmıştır. Bu lekenin meteorolojik bir olay olduğu tahminleri kuvvet kazanmıştır.

Jüpiter resimlerinde yüzeyde görülen parlak bölgeler karanlık kuşaklardan daha yüksek seviyede ve daha soğuktur. Aynı zamanda kutuplarda ve ekvator bölgelerinde yüzey sıcaklığının aynı olduğu bulunmuştur. Eğer Jüpiter yalnızca güneşten alınan ısıya bağlı kalsaydı kutupların en soğuk bölgeler olması gerekirdi. Bu sebepten bir iç ısı kaynağının bulunduğu sonucuna varılmıştır. Eğer düşünülen bu iç ısı kutuplara yakın bölgelerde etkiliyse gaz katmanlarında akıntı ve türbilansa sebeb olarak görülebilir bir etki meydana getirir. Pioneer’lerden alınan resimler bu olayın varlığını doğrulamaktadır. Voyager araçlarından elde edilen bilgilerden de istifade edilmiş, fakat tam kesin arzu edilen neticelere henüz varılamadığından, Jüpiter ile ilgili araştırmalara devam edilmektedir.

JÜPİTER’İN UYDULARI

Adları (Gezegene Uzaklık Sırasıyla) Gezegene Uzaklığı (km) Çapı Dönüş Süresi (km) Keşif Tarihi (Dünya Günü)
Amaltea    181.500   240   0,5 1892
Io    422.000 3.640  1,78  1610
Europa    671.400 3.065   3,55  1610
Ganymede  1.070.000 5.215   7,55  1610
Callisto  1.844.000 4.890   16,7  1610
Leda   11.095.000      7  238,7  1974
Himalia   11.490.000   170   250,6  1904
Alara  11.747.000    80   259,6  1905
Lysithea  11.860.000    14  263,5  1938
Anenke 21.250.000    14     631  1951
Carme 22.540.000    14     692   1938
Pasiphare 23.510.000    16     739   1908
Sinope       23.670.000   14    758  1914
image_pdfimage_print

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*