Kıble
Mekke’de Kâbe’nin bulunduğu taraf. Müslümanlar namaz kılarken buraya yönelirler. Namazda kıbleye dönmek farz olup, Allahü teâlânın kesin emridir. Namazı kıbleye karşı kılmak, kıble için kılmak değildir. Allahü teâlânın emrine uymaktır. Müslümanların kıblesi önce Kudüs’tü. Hicretten on yedi ay sonra Şâbân ayının ortasında Salı günü öğle veya ikindi namazının üçüncü rekatindeyken Kâbe’ye dönülmesi emrolundu. Böylece Beytül-Makdis (Mescid-i Aksâ) e karşı kılma bırakılıp İbrâhim aleyhisselâmın kıblesi olan Kâbe’ye dönüldü.
Kıble tâyininde yapılan hatâları gidermek için, 28 Mayıs ve 16 Temmuz târihleri, Dünyâ Kıble Günü olarak kullanılmaktadır.
Yılda iki defâ: 28 Mayıs Türkiye saati ile 11.18 (ileri saatle 12.18) de ve 16 Temmuz saat 11.27 (ileri saatle 12.27) de güneş, tam Kâbe üzerinde bulunur. Bu iki vakitte dünyânın herhangi bir yerinden, güneşe doğru yönelen kimse, aynı zamanda Kâ’be-i Şerif’e (kıbleye) dönmüş olur. Böylece bir yerin kıble yönü kolayca tâyin edilebilir.
Mihrabı bulunmayan, hesap, yıldız gibi şeylerle de anlaşılmayan yerlerde, kıbleyi bilen, sâlih Müslümanlara sormak sûretiyle bulmak mümkündür. Dîne inanmayanlara, fâsıka (açıkça günah işlemekten sakınmayana) ve çocuklara sorularak bulunan kıble namaz kılmak için mûteber değildir. Yanında kıbleyi bilen kimse yoksa, bileni aramaya lüzum yoktur. Kendisi kıbleyi araştırır. Karar verdiği cihete (yöne) doğru kılar. Sonradan yanlış olduğunu anlarsa, araştırdığı için namazı iâde etmez.
Kıble, Kâbenin binâsı değildir, arsasıdır. Yâni yerden Arş’a kadar, o boşluk kıbledir. Bunun için kıyı deniz dibinde, yüksek dağların tepesinde, tayyârede (uçakta) bu cihete doğru kılınabilir.
Namazın kıbleye dönerek kılınması hakkında fıkıh (veya ilmihâl) kitaplarında şu bilgiler vardır.
Göz sinirlerinin çapraz istikâmeti arasındaki açıklık, Kâbeye rastlarsa, namaz kabul olur. Hastalık ve düşman, hırsız korkusu veya yanlış bulmak ile kıbleden ayrılarak namaz kılınabilir. At, merkeb, deve gibi hayvan üzerinde yolculuk yapan da hayvandan inip kılmak imkânı olmadığı zamanlarda bineğinin gittiği tarafa dönerek, kıbleden başka tarafa doğru namaz kılabilir. Fakat vapurda, trende, otobüste kıbleye dönmek şarttır. Misâfir (yolcu) vapurda ve trende farz namaza, kıbleye karşı durup, secde yeri yanına pusula koyarak vapur ve tren döndükçe, kendisi de kıbleye karşı döner. Yâhut başka birisi, sağa sola çevirerek onu kıbleye döndürür. Namazda göğsü kıbleden ayrılırsa, namazı bozulur. Çünkü vapur, tren, otobüs ev gibidir. Hayvan gibi değildir. Otobüste, trende ve dalgalı denizde kıbleye dönemeyenlerin, namazlarını Şâfiî mezhebini taklid ederek kılabileceklerini İslâm âlimleri bildirmektedirler. Öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı biraraya getirerek (takdim ve tehir ederek) kılabilirler.
Kıbleye dönmek hakkında Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruluyor ki:
Doğu ve batı, her yer Allahü teâlâya âittir. (Namaz kılmak için kıbleyi araştırdıktan sonra) hangi tarafa yönelirseniz, orası Allah’a ibâdet yönüdür. Şüphesiz ki Allah’ın mağfireti geniştir. O, her şeyi bilicidir.” (Bakara sûresi: 115)
(Medine’deki Yahûdî ve münâfık) insanlar akılsızlar, yakında şöyle diyecekler: Müslümanları (eskiden beri Kudüs’e doğru namaz kıldıkları) kıbleden (Kâbe’ye) çeviren nedir? Onlara de ki: Doğu da batı da Allah’ındır. Dilediğini doğru yola iletir. (Bakara sûresi: 142)
(Ey Resûlüm! Vahyin gelmesi için) yüzünün semâya (göğe doğru) çevrilip durduğunu görüyoruz. Bunun için, seni râzı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Şimdi yüzünü Mescid-i Haram (Kâ’be) tarafına çevir. Ey mü’minler, siz de, her nerede olursanız, yüzünüzü namazlarda o mescid tarafına çevirin! Şüphe yok ki, kendilerine kitap verilenler, bu kıble çevrilişinin Rableri tarafından hak olduğunu bilirler. Allah ise onların inkârlarından ve yaptıklarından gâfil değildir. (Bakara sûresi: 144)
Celâlim hakkı için, eğer sen o Yahûdî ve Hıristiyanlara her türlü mûcize ve hüceti getirsen, yine kıblene tâbi olmazlar ve sen de onların kıblesine tâbi olmazsın. Onların bâzısı, diğer bâzısının kıblesine tâbi olmaz. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilimden sonra, (bil-farz) onların arzularına uyarsan, bu takdirde muhakkak zâlimlerden olursun. (Bakara sûresi: 145)
Her ümmetin yöneldiği (namazda döndüğü) bir kıblesi vardır. Öyle ise, ey mü’minler, hayırlı işlerde diğer (ümmetleri) geçin! Her nerede olursanız kıyâmet gününde, Allah sizi hesap için bir araya toplar. Şüphesiz Allah, her şeye kâdirdir. (Bakara sûresi: 148)
Nereden yola çıkarsan, namazda yüzünü Mescid-i Harâma doğru çevir! Bu yöneliş emri, Rabbinden gelen bir gerçektir, haktır. Allah yaptıklarınızdan gâfil değildir. (Bakara sûresi: 149)
“Hadîs-i şerîfte buyruldu ki:
Namazda, her uzvunu gücün yettiği kadar kıbleye karşı bulundur.”
Kıbleaçısı (K) Kâbe’yi bulmaya yarayan açıdır. K, aşağıdaki formülle hesaplanır:
Şehir Kuzey yarım kürede ise
sin (39,83°-t)
tan K= ─────────────────────────────
cos (39,83°-t). sin a-0,3925. cos a
Burada:
K= coğrafi güney yönü ile Kâbe (kıble) yönü arasındaki açı. (Pusulanın gösterdiği manyetik güney ile coğrafi güney birbirinden farklıdır.)
Kuzeydeki sapma açısı: Sapma açısı coğrafî (hakîkî) kuzey ile manyetik (pusulanın gösterdiği) kuzey arasındaki açıdır. Sapma açısı:
1596 yılında 11° kuzey-doğu
1652 yılında 0°
1815 yılında 24,5° kuzey-batı
1891 yılında 18° kuzey-batı
1932 yılında 12°3’ kuzey-batı
1956 yılında 8°37’ kuzey-batı
1963 yılında İstanbul’da 3° kuzey-doğu olmuştur ve değişmektedir.