Alm. Krapprot, Alizarin, Fr. alizarine, İng. alizarin. Pamuk ve yün mâmullerine renk vermek için bitki ve böceklerden elde edilen tabiî boya. Bu boyalar halk arasında “kök boya” olarak bilinir. On dokuzuncu yüzyıl ortalarına kadar yaygın şekilde uygulanan bu usûl sentetik boyar maddelerin bulunması ile önemini tamâmen kaybetti. Yalnız kilimcilik ve halıcılık sanatının yapıldığı bâzı bölgelerde, az da olsa, kök boyadan istifâde edilmektedir. Tabiî boyacılık, tabiattaki bâzı böceklerle çoğu bitkilerin kökünden, dalından, yapraklarından, çiçek ve meyvelerinden faydalanılarak yapılır. Bu sebepten tabiî boyacılık genelde şu kısımlara ayrılır:
Kök boya: Bitkilerin kökünden istifâde edilerek yapılan boyama.
Çöp boya: Bitkilerin dalından, yapraklarından, çiçeklerinden, meyvelerinden ve böceklerin kabukları ile yapılan boyama.
Küp boya: Çivitotu, indigo boyama. Tabiatta boyarmaddeli pekçok bitki vardır. Ancak hem çekici renkler, hem de ışığa, suya ve yıkanmaya karşı yüksek haslık derecesi sağlayan bitkiler ile canlılar boya maddelerinin en değerli olanlarıdır. Bunların sayısı pek fazla değildir. Bu tür bitkiler ve canlılar geçmiş yüzyıllarda özel olarak yetiştirilmiş ülkeler arasında önemli bir alış veriş malı hâlini almıştır. Tarih boyunca değerli kabul edilen boyarmaddeler verdikleri renklere göre şöyle sıralanırlar:
Morlar-eflatunlar: Bu renkler Murex ve Purpura adlı iki kabuklu deniz hayvanı cinsine bağlı birkaç tür hayvandan çıkartılıyordu. Bir gr boyar madde elde etmek için 8000 kadar hayvana ihtiyaç vardı. Bu hayvanların salgı bezlerinde bulunan boya, tabiî hâlinde soluk sarı renktedir. Fakat güneş ışınlarının etkisiyle foto kimyasal bir olay sonucunda sarı-yeşil, yeşil, açık kırmızı ve koyu kırmızıdan geçerek en sonra mora dönüşür. Boyar madde önce su ve bekletilmiş idrârla karıştırılır, 10 gün kadar kaynatıldıktan sonra çözeltiye tekrar idrâr ilavesi yapılıp“Bal”la indirgeniyordu. Boyanın, ışık haslığı çok yüksek olarak elde edilmesi çok zor olduğu için pahalıya mal oluyordu. Bunun için çok eskilerde mor renk, toplumlarda güç ve yüksek mevkiyi belirten bir renk olarak kabul edilirdi.
Kırmızılar: Kırmız böceğinin dişilerinden elde edilir (Cocus cacti). Kırmız böceği (yapraklarını dökmeyen bir ağaç olan kırmız meşesi üzerinde yetişir). Kokinella (Koşnil) böceği: Bir kaktüs türü üzerinde yetişir. Bunların toplanıp kurutulması ile (70.000 kurutulmuş böcekten yarım kilo kadar boyar madde) elde edilir. Kırmızı renkli mercimek büyüklüğünde tâneciklerden meydana gelen boyar madde elde edilir.
Kökboya: Yün boyacılığında kırmızı elde etmek için en fazla kullanılan bitki kökboyadır. Anadolu’da çok değişik isimleri vardır. Boya çili, boyalık kökü, boya pürçü, boya sarmaşığı, kuş dolaştıran otu, dil karartan, kırmızı boya, kırmızı kök, yapışkan yumurta boyası vs. gibi. Bu bitkinin uzun dalları sarmaşık gibi toprağın üzerinde uzayan veya başka bitkilerin üzerine tırmanan çalı görünüşünde olup, yapraklarının alt yüzü kedi dili gibi tüylüdür ve ele yapışır. Anadolu’nun hemen her yerinde yetişir. Boya için kökler kullanılır. En az üç yaşına gelmiş bitkilerin kökleri iyi sonuç verir. Bunlar ilkbahar ve sonbaharda toplanır. Tâze olarak veya kurutulup öğütüldükten sonra da kullanılır.
Târihte “Türk kırmızısı” olarak bilinen renk, kök boya kullanılarak yapılan ve haslık derecesi çok yüksek olan bir boya çeşididir. Kökboyada bulunan birçok boyarmaddenin en önemlisi olan “alizarin”in sonradan sentetik olarak elde edilmesi ile, boyama usûllerinde önemli değişiklikler oldu. Daha sonra anilin boyaların geliştirilmesiyle kökboya kullanımı giderek azaldı.
Mâviler ve lâcivertler: Çivit otunun uzun bir fermantasyon sonucu mâvinin çeşitli tonlarını sağlayan bir boya verdiği eski çağlardan beri bilinmekteydi. Elde edilen rengin zenginliği bitkinin cinsi ile, boyanacak malzemenin boya banyosuna kaç defa batırıldığına bağlıydı. Tâze banyo önce lâcivertleri, tükenmesine yakın da mâvi tonlarını veriyordu. İndigonun sentetik olarak bulunmasından sonra çivitotu kullanımı son buldu. Bu ot, Anadolu’nun birçok yöresinde kendiliğinden yetişmektedir. Gerek sentetik gerekse tabiî indigo kimyevî yönden aynıdır.
Boya “küpleme” usulü ile hazırlanır. Suda çözünmeyen boyar madde, ya fermantasyon veya kimyevî yolla indirgenir. Bazik bir ortam içinde çözünmesi sağlanır. Bu çözeltiye daldırılan boyanacak malzeme havayla temas ettiğinde önce yeşil iken, bilahare havanın oksijeni ile boyarmadde oksitlenerek renk mâviye ve lâciverte kadar gider.
Anadolu’da indigo “çivit mâvisi” adıyla bilinir. İçinde boya hazırlanan kap genellikle topraktan yapılmıştır. Buna “çömlek veya küp” denir. Bu bağlantı ile indigo çömlek veya küp boyası olarak ta adlandırılır. Bu boyanın hazırlanması ve boyama yapması uzun seneler çalışıp tecrübe kazanmakla iyi neticeler verdiği, yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır. Boyarmaddeler ve bunların sağladıkları renkleri anlattıktan sonra boyar madde ile boyama işleminde kullanılan mordanlama maddelerinden bahsetmekte fayda vardır.
Çok eskiden halı ve kilim dokumacılığında kullanılan ipliklerin boyanması için bitkilerden çıkan özsulardan başka bir şey yoktu. Bu özsuların bir kısmı ipleri doğrudan doğruya boyayabildiği gibi, bâzıları da tek başına boyayamıyordu. İşte bu durumlarda boya banyosuna üçüncü bir kimyevî madde ilâvesiyle mordanlama denilen usul geliştirildi. Böylece tek başına işe yaramayan birçok boya maddesi kullanılabilir hâle geldi. Mordanın gâyesi boyarmaddelerden liflere mekanik veya kimyevî bağlarla bağlı ve suda çözünmeyen kompleksler meydana getirmektir. Böylece önce suda çözünebilirliği olan boyarmadde boya molekülleri ile mordan ve lif arasında kurulan bağlar sonunda suda çözünmez bir madde olarak liflerin üzerinde tesbit edilmiş olur.
Mordanlar boyanacak malzemenin boyanmasında hem rengin haslığını sağlamak, hem de aynı boyar maddeden değişik renkler elde etmek için kullanılmaktadır. Çünkü mordan niteliği olan maddelerin her biri aynı boyarmadde ile birbirinden farklı renkler verir.
Mordanlama: Belli mikdârda mordan maddesiyle yünün bir arada kaynatılması yoluyla gerçekleştirilir. Bâzan bu karışıma yardımcı maddeler de eklenebilir. Mordan, yine, boyama işleminden önce de uygulanabilir. Gerekirse mordanlı ipler bekletilir. İhtiyaç olduğunda istenen renklere boyanır.
Yün mordanlamakta kullanılan maddeler ağır mâden tuzları olup başlıcaları:
- Şap: KAl (SO4)2 12H2O Anadolu’da en yaygın kullanılan mordandır. Her yerde kolayca sağlanabilir. Mordanlama yününün kilosu başına (yünün niteliğine göre) 150-250 gr kullanılır. Fazla mikdârda kullanılan şap, yünün sertleşmesine sebeb olabilir.
- Krom: (Potasyum bi kromat) K2Cr2O7 dir. Yün boyamada şapa oranla daha koyu renkler verir. Kromla sarı boyarmaddelerden hardal renkleri, bâzen de koyu pastel yeşiller elde edilir. Kullanma oranı yünün kilosu başına 25-30 gramdır. Fazla oranda kullanıldığında yünü ve boyayı olumsuz yönde etkiler.
- Saçıkıbrıs: (Demir iki sülfat – 7 mol su) FeSO4.7H2O’dur. Anadolu’da taş kara boya adıyla bilinmektedir. Saçıkıbrıs bütün boyarmaddelerden en koyu renklerin ve siyahların elde edilmesinde kullanılır. En fazla yünün kilosu başına 150 gr kadar konur. Daha fazla kullanılırsa uzun zaman sonra yünün çürümesine ve akmasına sebeb olur.
- Göztaşı: (Bakır iki sülfat – 5 mol su) CuSO4.5H2O’dur. Birçok boyarmadde ile kahverengi, bâzıları ile de ilgi çekici olmayan koyu renkler verir. İkinci mordan olarak yeşil yapmakta kullanılır. 1 kg yüne 30 gr hesabıyla ilâve edilir.
- Kalay (Kalay iki klorür) SnCl2’dir. Açık ve parlak renkler verir. 1 kg yüne 30 gr kullanılır.
- Krem tartar: (Potasyum asit tartarat) KHC4H4O6 dır. Mordanla yün lifleri arasındaki bağın kurulmasını kolaylaştırarak boyarmaddenin daha iyi tesbitini sağlar. Ayrıca yünün düzgün boyanmasını ve renklere parlaklık kazandırılması için kullanılır.
- Sodyum sülfat: Na2SO4 banyodaki boyanın yüne geçmesini sağlar.
Konu teknik açıdan düşünülmediği zaman, mordanın etkisi yanlış anlaşılabilir. Boya banyosuna herhangi bir sebeple yardımcı olduğu için eklenen başka maddeler mordanlarla karıştırılmamalıdır. Meselâ Anadolu’nun birçok bölgelerinde yapılan araştırmalarda köylülerin tuz, limon tuzu, krem tartar, sirke, koruk, turunç suyu, ekşi dağ eriği suyu, çamaşır sodası, kül, kireç, kil gibi maddelerle yünü mordanladıkları belirtilmiştir. Bunların her biri boyadan elde edilen rengi veya yünün bâzı özelliklerini etkilemek için kullanılabilen, fakat mordanlık niteliği bulanmayan maddelerdir.
Bitkiler
Bâzı bitkilerin hepsi boya için kullanılırken bâzılarının da çiçeği, yaprağı, tohumları, meyvesi, kabuğu veya kökü kullanılır. Bunların toplama zamanları en önemli faktörlerden biridir. Genellikle toplanacak kısmın (çiçeğin, yaprağın, tohumun) en olgun olduğu zamanı seçmek gerekir. İkinci faktör ise bitkinin yetişmesi için en uygun iklim şartları nerede varsa oradan toplanmalıdır. Bitkinin dalında kurumuş çiçek ve yapraklar, boyama kabiliyetini kaybettiğinden işe yaramaz. Toplanacak bitki bir meyve ağacı ise meyvesinin kabuğu ile çekirdekleri de boyamada kullanılır. Kabuk ve dalları kışın da toplanabilir. Ağaca zarar vermemek için ya budama zamanı veya kesilmiş ağaçların kabuklarından faydalanılır. Boyarmadde ağacın gövdesinin dış kabuğunda veya dallarındaki kabuğun hemen içinde bulunur. Çeşitli yörelere göre değişik isimlendirilen kökboya bitkisinin kökünde bulunur. Bundan istifâde edebilmek için en az üç yaşında iyi olgunlaşmamış köklerin toplanmasına dikkat etmek lazımdır.
Toplanan bitkilerden hemen boyama yapılmayacaksa kurutularak bilâhare kullanma imkânı da vardır. Boyarmadde kaybı diye bir durum söz konusu değildir. Kurutma işi gölgede, havadar bir yerde ve bitki parçasının büyüklüğüne göre ya demetler hâlinde veya bir yaygı gazete kâğıdı üzerine sererek yapılabilir. Küflendirmemeğe dikkat edilmelidir. Zira boyar madde kaybına sebeb olabilir. Kurutulmuş bitkiler bez veya kâğıt torbalarda muhâfaza edilmelidir.
Boyacılık dikkat ve bilgi isteyen, kendine has kâideleri olan bir sanattır. İyi renk elde etmek için bütün şartlar yerine getirilmelidir. Bunlar:
Boyama suyunun miktârı (flote), yünün kilosu başına 35-40 litre olmalıdır. Boyanacak yün önceden temizlenerek üzerinde kimyasal yıkayıcı artık maddelerin kalmamasına dikkat edilmelidir. Yünün diğer yapay reyonlardan ayıran en büyük özelliği keçeleşme kabiliyeti oluşudur ki boyama esnasında sabun veya mayi deterjanlarla mâruz kalınca ısı ve hareketle çabucak keçeleşebilir. Hareket ve harâretle uzun süre muâmelede aynı neticeyi vereceğinden çalışmalarda dikkatli olmak gerekir.
Boyama yaparken rengin homojen bir durumda olması için (ala-bula yâni abraj olmaması) ya boya çözeltisinin veya boyanın malzemenin (yünün) hareket hâlinde olması lâzımdır. Anadolu’da bitki boyarmaddelerinde çalışan âilelerin mekanik hareket temin edebilecek bir boya kazanı olmadığı için genellikle 5-10 kg kapasiteli büyük tencere ve kazanlarda boyama yapmaktadırlar. Böyle durumlarda da kazana gerekli banyo suyu alındıktan sonra boyarmadde ve yardımcı madde verilir. Islatılmış yün ipleri de kazana basılır. Kazan sükûneti 30°C’den başlar. 60 dakikada kaynamaya gelecek şekilde ayarlanır. Bu arada banyo-sık sık karıştırılarak yünler alt üst yapılır. Böylece her tarafı aynı seviyede boyanır.
Kaynamaya ulaşan kazanın altındaki ateş kısılarak kaynama noktasında da 60 dakika kadar boyama işlemi devam eder. Bu süre boyanın yüne işlemesi ve sâbitleşmesi için yeterli sayılır. Suyun eksilmesini önlemek için ya boya yapılan kabın ağzı kapaklı tutulur veya boya kazanının yanında kaynar su bulundurulmak sûretiyle flote durumu ayarlanır.
Kaynamanın sonunda banyo soğumaya bırakılır. Yünler yavaş yavaş soğutulmalıdır. Bâzı durumlarda (boyanın rengine göre) yünleri bir gece boya çözeltisinin içinde bırakıp ertesi günü çıkartılır. Daha fazla beklemesi yünün mukâvemetine zararlı sayılır.
Soğutulan yünler iyice temiz suyla durulanıp kurutulur. Özellikle dal, ağaç kabuğu veya bitki parçaları kullanıldığında boyarmaddeyi bir gün önceden suya yatırmak gerekir. Aynı kazanda yüne karışmamaları için; bitki parçaları tülbent bir torbaya konarak aynı anda boyama da yapılabilir. Başka bir metod da bitkiyi önceden kaynatıp posalarını süzüp geriye kalan renkli suyuna yünler basılarak boyama yapılır. Böyle durumlarda boyamaya girebilmek için banyo sükûnetinin düşük olmasına dikkat edilir. Aksi takdirde âni sıcaklık değişmeleri yünün keçeleşmesine sebeb olur.
Boyarmaddenin mikdârı yapılacak rengin durumuna göre değişir. Ancak bu miktârı kesin bir şekilde belirleyebilmek zordur. Sebebi, bitkinin boyama gücünün tâze veya kurutulmuş olmasına göre değişmesidir. Boyamada kullanılacak miktar önceden kestirilmezse bitkiyi bolca kullanmak yolu seçilmelidir. Kokinella (Koşnil), kökboya, safran gibi çok kuvvetli boyarmaddeler dışında yaş olarak kullanılacak yaprak ve çiçeklerin ağırlığı yünün 1-6 katı kadar olabilir. Bütün boyarmaddelerden artan renkli banyolar dökülmez, herhangi bir kapta biriktirilerek bunlardan koyu renklerin yapılmasında istifâde edilir. Bu sular ne kadar bekletilirse bekletilsin boyama özelliğinden birşey kaybetmezler.
Boyamada kullanılan suyun da çok önemi vardır. Mümkün olduğu kadar yumuşak su kullanılmalıdır. Aksi halde sert su içerisinde iyon hâlinde çözünmüş bâzı maddeler meydana gelen renkleri olumsuz yönde etkileyebilir. Demir bileşikleri ise kesinlikle rengi koyulaştırırlar. Boyama yapılan sular boya rengini olumsuz yönde etkilerse, sarnıçlanmış yağmur suyu kullanarak daha iyi netice vereceğini belirtmekte fayda vardır.
Mâvi renkler indigo “Çivit boyası” ile yapılır. Yeşil renkler de önceden sarıya boyanmış yünün indigo banyosuna batırılması ile elde edilir. Turuncular yünün önceden sarı ile boyanıp sonra kökboya ile boyanmasından yapılabilir. Siyah renk ise saçıkıbrıs mordanlı yün kullanarak tanenle boyarmaddelerden (Debbağ sumağı, mazı, meşepalamudu gibi) siyah elde edilebilir, ancak en iyisi kahverengi yünün koyu bir çivit banyosunda mâviye boyanması ile daha iyi sonuç sağlanır.
Pamuk liflerinin boyanması yüne oranla daha zordur. Yün boyamada kullanılan bitkilerin çoğundan pamuklu boyamasında da istifade edilir.
Pamuklu dokumaların boyanmasında mordan olarak genellikle tanen “Galotannik asit” kullanılır. Bileşiminde tanen bulunan bitkilerden (Debbağ sumağı ve mazı) bu gâyeyle faydalanılır.
Pamukluların boyanmasında en fazla dikkat edilecek hususlardan birisi boyanacak dokunmuş pamuklunun çok iyi temizlenmiş olması lazımdır. Aksi hâlde boyama abrajlı olur. Günümüzde pamuklu boyamada yaygın olarak uygulanan metod sentetik boyalarla tabiî boyaların birarada kullanılmasıdır. Evlerde daha ziyâde soğan kabuğu, nar kabuğu, ceviz kabuğu ve yaprakları ile ebegümeci, safran, bakkamağacı hatta sirke de bekletilmiş paslı çivilerden yapılmış boyalar da kullanılmaktadır.
Bir yanıt bırakın