Alm. Vollmacht (f), Auftrag (m), Fr. Procureur, intérim (m), Mandat, İng. Proxy, deputy, interim. Bir kimsenin, diğer bir kimseye âit işin yapılmasını veya görülmesini üzerine alması. Bu işin yapılmasını isteyene Müvekkil bu işi yapmak mükellefiyetini üzerine alana da vekil denir. Vekil, verilen yetkiyi kabul ederse akit kurulmuş olur.
Türk hukûkunda vekâlet: Vekâlet müessesesi Borçlar Kânunu’nda (Md. 386-398) bir akit olarak düzenlenmiştir.
Vekâlet akti ve vekilin sorumluluğu: Vekâlet aktinin mevzuu bir işin yapılmasıdır; müvekkil bir icapta (teklifte) bulunur ve vekile hangi konularda yetki verdiğini belirtir. Vekâlet yetkisi, vekilin yapmayı taahhüt ettiği işin yapılması için gerekli hukûkî işlemlerde bulunmak yetkisini içine alır; fakat özel olarak yetki verilmemişse vekil, müvekkil adına dâvâ açamaz, sulh yapamaz, tahkim edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlamada bulunamaz, bir gayrimenkulü satamaz veya bir hakla onu sınırlayamaz.
Vekil, müvekkilin kendisine verdiği yetkiyi kabul ettiği anda vekâlet akti kurulmuş olur. Fakat vekil böyle bir işi resmî sıfatı gereği, mesleği icâbı bu işleri yapmak mecburiyeti varsa, yâhut önceden resmî kuruluşlara bildirmişse vekâlet vekil tarafından derhal reddedilmedikçe kabul edilmiş sayılır.
Vekâlet aktinin şumulü, mukâveleyle açıkça belirtilmemişse taalluk ettiği işin mâhiyetine göre tâyin edilir.
Vekil, müvekkilin açıkça belirttiği tâlimatına muhâlefet edemez. Fakat başka türlü davranmak zorunda kalır ve vekilden müsâade almak imkânı bulamazsa, şâyet müvekkile bildirseydi kabul edeceğine inanıyorsa o tip bir tasarrufta bulunabilir. Bunun dışında kalan işlerde müvekkilin rızâsını almadan yaptığı faaliyetlerden doğan zararları vekil karşılamak zorundadır.
Vekil müvekkilin işini iyi bir şekilde bitirmekle mükelleftir. Vekil başkasını vekil tâyin etmeye yetkili değilse, işi bizzat yapmak zorundadır. Şâyet başkasını tâyin etmişse onun verdiği zararlardan müvekkile karşı bizzat vekil sorumludur. Vekil, müvekkilin rızâsıyla bir başkasını o işi görmeye yetkili kılmışsa, müvekkil o kişiye karşı da vekâlet sözleşmesindeki haklarını ve yetkilerini kullanabilir.
Vekil, müvekkilin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeye ve işten doğan gelirleri müvekkile teslime mecburdur. Ayrıca elinde kalan parasının fâizini de vermek zorundadır.
Vekil de, müvekkilin işin îfâsı için yaptığı masrafları ve avansları fâizle berâber vermek zorundadır. Vekil, vekâlet dolayısıyla uğramış olduğu zararların tazminini müvekkilden isteyebilir.
Birkaç kişi, bir kişiye karşı toplu olarak bir işin yapılması taahhüdüne girmişlerse, müvekkil vekâlet haklarını herbir vekilden müteselsilen talep edebilir.
Vekâlet aktinin sona ermesi: Vekil, istediği zaman vekâlet aktini bozup vazgeçebilir. Kezâ müvekkil de her zaman vekili bozan diğer tarafın zararlarını tazmin etmekle mükelleftir.
Vekâlet ilişkisi, vekilin veya müvekkilden birinin ölmesiyle de sona erer. Fakat bu ölüm hâdisesi sonunda karşı taraf işin yapılmamasından dolayı zarar görecekse vekilin veya müvekkilin mîrasçıları vekâlet ilişkisini devam ettirirler.
Müvekkil, vekâlet ilişkisini bozar ve bundan da vekili haberdar etmezse vekilin o âna kadar doğan zararlarını ödemek zorundadır.
İslâm hukûkunda vekâlet: İslâm hukûkunda vekâlet, bir işi yapmak için başkasını kendi yerine koyması demektir. Yerine geçirilen başka kimseye “vekil” denir. Vekil edene “sâhip” veya “müvekkil” denir. Birini vekil yapmak, icâb ve kabulle olur. Yâni “seni vekil yaptım” ve “kabul ettim” sözleriyle olur. Vekil, cevap vermeden işi yapmaya başlasa, kabul etmiş olur. İş habersiz yapıldıktan sonra sâhibinin izin verdim demesiyle de, vekil etmiş olur. Bir iş için emir verince, bâzan vekil, bâzan da “haberci” yapılır.
Vekil yapmak bâzan şartlı olur. Meselâ “şu saatımı yüz liraya satmaya seni vekil ettim” demek gibi. Vekil edenin, işi yapabilecek kimse olması, vekilin akıllı olması şarttır. Büluğ yaşına girmiş olması şart değildir. Hediye, âriyet, rehin, emânet, ödünç vermek ve dâvâ açmak da vekil, sâhibinin (müvekkilin) adını söyleyerek iş görür. Söylemezse işleri sahih olmaz. Alış-verişte, kirâya vermekte, dâvâcı ile uyuşmakta, kendi adına yapması da câiz olursa da, o işin, haklarından kendi mesul olur. Aldığı şeyler sâhibinin (müvekkilin) olur.
Alış-veriş, borç vermeye veya ödemeye vekil olan kimsenin teslim aldığı mallar kendine emânet olur. Kendisi sebep olmadan helâk olunca ödemez.
Bir kimse, iki kişiyi birlikte bir işe vekil etse, vekiller yalnız başına iş göremez. Vekil, sâhibinden (müvekkilden) ayrıca izin almadıkça veya umumî vekil edilmedikçe başkasını kendine vekil yapamaz. Yalnız, zekât vermek için vekil izinsiz olarak başkasını, o da başkasını vekil yapabilirler. İkinci vekil doğrudan doğruya sâhibinin (müvekkilin) vekili olur.
Vekil ederken, ücret şart edildiyse, iş yaptığı zaman ücret alır. Ücret şart edilmediyse, teberru etmiş olur, ücret isteyemez.
Alış-verişte, malın cinsi, fiyatı vekile bildirilmelidir. Umûmî vekilse bildirmeye lüzum yoktur. Şartı olan vekil, şarta uymazsa, aldığı mal kendinde kalır. Şartı sâhibinin lehine değiştirebilir. Veresiye al deyince peşin alsa, mal kendinde kalır. Peşin al deyip veresiye alsa, sâhibi için (müvekkil için) almış olur. Malın bir kısmını bulup alsa, bölmesi zararlı olan malda (kumaş gibi), sâhibi için (müvekkil için) olmaz; zararsız ise (pirinç, şeker gibi) sâhibi için almış olur. Değeri bildirilmeyen malı, vekil az aldanmak şartıyla alabilir. Fakat, et, ekmek, şeker gibi kıymeti meşhur şeyler de az aldanmak af olmaz. Fâhiş aldanmakla alınan malı, sâhibi kabul etmeyebilir. Belli malı almaya vekil olan kimse, o malı kendisi için satın alamaz. Kendim için aldım dese bile sâhibinin olur. Sâhibi yanındayken aldığı mal, vekilin olur. Vekil sahibine kendi malını satamaz. Vekil veresiye aldığı malın parasını, sâhibinden peşin isteyemez. Peşin aldığı malın parasını peşin isteyebilir. Fakat bu süre içinde mal telef olursa, vekil başkasını satın alıp öder.
Umûmî vekil, sâhibinin malını dilediği fiyatla satabilir. Fiyat söylenmişse daha aşağı satamaz; satarsa, öder. Vekil, sâhibinin malını kendisi satın alamaz. Umumî vekil peşin de, veresiye de satabilir. Fakat peşin sat denilmişse, veresiye satamaz. Borç ödeme vekili kendi malından ödese sâhibinden bunu ister. Filana ödünç veya sadaka ver, yâhut hediye ver dese, vekil bunu verince, emir edenden isteyemez. Sonra ben sana veririm dediyse, isteyebilir.
Avukat, sâhibi (müvekkili) aleyhinde mahkemede konuşabilir, başka yerde konuşamaz. Konuşursa dinlenmez ve vekillikten çıkmış olur. Aleyhte hiç konuşmamak üzere avukat tutulabilir; konuşursa azil olur.
Umûmî vekil, talak (boşama), hediye, sadaka ve vakıftan başka her şeyi sâhibi adına yapabilir. Birinden ödünç istemek için başkasını vekil yapmak bâtıldır. Bunun için haberci göndermek sahihtir. Ödünç istenilen malı almak için vekil yapılabilir.
Vekilin vekil olmayı kabul etmesi, şart değildir. Red etmezse kabul ettiği anlaşılır.
Sâhibi (müvekkili), başkasının hakkı karışan vekilini azil edemez; başkasının hakkı karışmadı ise azil edebilir. Bu takdirde vekil de, kendisini azil edebilir. Azil olunan vekil, azil haberini alıncaya kadar yaptığı işler geçerli olur. Kendi kendini azil eden vekil, sâhibine (müvekkiline) bildirinceye kadar iş yapar. Vekilin işi bitince vekillik biterse de, vekillik başkasının hakkı karışmışsa bitmez. Vekilin ölmesiyle de, vekillik biterek, vârisleri vekil olamaz.
Bir yanıt bırakın