Yarasalar

Alm. Flattertiere, Fr. Chauves-souris, İng. Bats. Kanatlarını çırparak gerçek anlamda uçabilen yegâne memeliler takımı. 980 türü bilinmektedir. Her iki yarım kürenin tropikal bölgelerinde yaşarlar. Küçücük tilkiye benzeyen yüzleri, büyük kulakları, ön ve arka ayakları arasında gerili tüysüz zarımsı kanatları, vücutlarını örten kürkleri, parlak küçücük gözleriyle garip görünüşlü hayvanlardır. Derimsi kanatlarından dolayı bunlara “etkanatlı” da denir. Gececidirler. Gündüzleri karanlık yerlerde, arka ayaklarının çengelleriyle başaşağı sarkarak dinlenirler. Gece avlanmaya çıkarlar. Çoğu böcekçildir. Meyve, çiçek özü ile beslenenleri de vardır. Kuş, kertenkele, kurbağa ve balık avlayanlarına da rastlanır.

Kaliforniya Körfezinde balık avlayan yarasalar, Cordonosa Adasının mağaralarında binlercesi bir arada tüner. Akşam balık tutmaya çıkarlar. Suyun üst yüzeyindeki balıkları pençeleriyle kaparlar. Ön parmaklar, arka parmaklarından daha uzun olup, perde kanatları germeye yarar. Baş parmaklar kanat dışında olup, kanca tırnaklıdır. Arka bacakları öndekilere nazaran küçük olup, dizlerden geriye bükük olur. Bu bacak pozisyonu tüneme ânında rol oynar. Uçarken kanat ve ayakları bir ahenk içinde hareket ederler. Kürkleri çoğunlukla, kahverengi ve siyahtır. Kırmızı ve beyaz olanları da vardır. Arı kuşundan büyük olmayan minik yarasalar olduğu gibi, kanatları açıldığında 1,5 metre eninde olanları da vardır. Sıcak bölgelerdekilerin boyları büyüktür. Avustralya’da yaşayan ve meyve ile beslenen bir çeşidinin kanat açıklığı 1,5 metredir. Meyve ağaçlarına büyük zarar verenleri vardır. Bu tiplerin ön dişleri daha uzundur.

Böcekçil olanlar küçük olup, keskin ve sivri dişleri böcekleri yemeye müsaittir. Bu grup, Kuzey Amerika ve Avrupa’da bulunan umûmî yarasaları kapsar. En büyük düşmanları baykuşlardır.

Sıcak bölgelere göç eden veya kış uykusuna yatanları vardır. Kuyruklu olanlarının kuyruklarının üstünde tüy bulunmaz. İskeletleri hafif olduğundan dolayı uçuş için mükemmeldirler. Güney Amerika’da yaşayan vampir yarasası (Desmodus), açık havada uyuyan memeli hayvanların ve büyük kuşların kanını emerek beslenir. (Bkz. Vampir)

Yarasalar koloni topluluğu hâlinde yaşamayı severler. Mağaralar, ağaç kovukları veya harâbelerde tünerler. Düz zeminlere yapışmak için ayak parmakları vantuzlu olanları da vardır. Çoğunlukla erkek ve dişi koloniler ayrı tüneklerde barınırlar. Yarasa acayip şekilli garip yaratılışlı bir hayvan olduğundan hakkında türlü türlü efsâneler söylenmiştir. Söylendiği gibi pis hayvan değildir. Her sabah ve yemeklerden sonra kediler gibi yalanarak kendilerini temizlerler.

Yarasalar gerçekte eşsiz yaratıklardır. 15-20 yıl kadar yaşarlar. Uzmanlar onlarla ilgili geniş çaplı araştırmalara girişmişlerdir. Yarasaların barınakları tabiatın henüz tam çözülmemiş bir sırrıdır. Yarasalar kış uykusuna yatabilen sıcakkanlı yaratıklardır. Aktiflik dönemlerinde sıcakkanlıdırlar. Fakat uykudayken soğukkanlı olurlar. Diğer memelilere nazaran daha kolay ve daha çabuk kış uykusuna girebilirler. Buzdolabında bile hayatlarını devam ettirebilirler. Laboratuvarlardaki buzdolaplarında uyuyan yarasalar üzerinde yapılan çalışmalar, kalp ve dolaşım hastalıkları ile kadın hastalıklarına ışık tutmaktadır.

Bütün yarasaların gözleri görür, fakat görmekten çok tabiî radar sistemi olan his organlarını kullanırlar. Yarasa, ses-yankı sistemiyle bezenmiş, canlı bir radardır.

Ağızları açık uçarlar ve kanat çırparken insan kulağının duyamayacağı derecede yüksek frekanslı sesler çıkarırlar. Bu ultrasonik titreşimler bir cisme çarpınca hemen yarasaya yansıtılır. Yarasa buna göre cisimlerin şekil ve uzaklıklarını, hareketli veya sâbit olduklarını tespit eder. Yarasanın ekolokasyon (ses titreşimiyle yer tespiti) sistemi hem yönünü bulması hem de avını tespit edebilmesi bakımından son derece önemlidir. Buna göre avını yakalar ve düşmanından kaçar. Birçoklarının kulak ve burunlarından sarkan acayip şekilli zarımsı ilâveleri vardır. Bu ilâveler çoğunlukla küçük böcek yiyici yarasalarda bulunur. Kulakların altlarında da tragus adı verilen küçük memeleri vardır. Tragus ve burun yaprakları yarasaların hissî organları olarak bilinirler. Ses dalgalarına karşı muazzam hassastırlar. 200.000 frekanslı sesleri rahatlıkla duyarlar. Halbuki insan, frekansı azamî 20.000 olan titreşimleri ses olarak duyar. Ses-yankı sistemiyle çalışan tabiî radarları sâyesinde karanlık gecede, gündüz gibi hiçbir yere çarpmadan rahatlıkla uçarlar. Yarasa süpersonik sesleri burnu ve ağzı ile çıkarır. Hassas kepçe kulakları ve hissî organlarıyla algılar.

Yarasalar böcek avlarken uçuş esnâsında sâniyede 200 beep (çığlık) çıkarırlar. Eskiden beri yarasaların avlarını ağızlarıyla yakaladıkları söylenirdi. Ancak son zamanlarda yüksek hızlı fotoğraflarla yapılan çalışmalar göstermiştir ki, bâzı yarasalar uçan böcekleri arka bacakları arasında bulunan zarı cep gibi açarak yakalar ve uçarken bunları yerler. Hızları normal olmakla berâber manevra kâbiliyetleri çok yüksektir. Hattâ kolibri ve kırlangıçlardan daha fazla manevra kâbiliyetine sâhiptirler. Son hızla uçarken 90 derece sağa ve sola dönüş yaparken ancak boyu kadar ileri bir kayma olur. Havadayken kendi ağırlıklarının iki katını taşıyabilirler.

Silahlı kuvvetler yarasaların ekolokasyon (yankı ile yer tespiti) sistemi üzerinde çalışmışlardır. Buna bağlı olarak radar ve sonarlar geliştirilmiştir. Bilim adamlarına göre yarasanın sonar sistemi, insanoğlunun yapmış olduğu radar ve sonar sistemlerinden bir milyar defâ daha hassas ve tesirlidir.

Yarasaların lokasyon (yer tespiti) sisteminin ve eko (yankı) sisteminin hassaslığını ölçmek için birçok deney yapılmıştır. Bunlardan birinde; karanlık bir odaya yarasalarla aynı frekansta ve 2000 defâ daha güçlü ses üreten 70 tâne hoparlör yerleştirilmiştir. Ayrıca zemin-tavan ve duvarlar arasına, saç kalınlığında 28 adet ince çelik teller gelişi güzel gerilmiştir. Bu durumda dahi hayvan, sâdece bu incecik tellere çarpıp kendisine geri dönen ekoya dayanarak bu yüksek gürültü arasında bile, tellerin arasından hiçbirine dokunmadan karanlık odanın içinde uçuşlar yapabilmiştir. Başka bir deneyde de kör edilen bir yarasanın hiçbir yere çarpmadan uçtuğu gözlenmiştir.

Karanlık bir odanın tavanına ucu çıngıraklı ipler asılmış ve içeriye uçan bir yarasa salınmış, yarasanın uçuşu sırasında hiç çıngırak sesi duyulmamıştır. Hiçbir ipe çarpmadan zikzaklar çizerek uçmuştur. Bir defâsında bir bilim adamı yarasa kolonisinin tünediği karanlık bir mağaraya girdi. Gürültü çıkararak yarasaları rahatsız etti. Bir anda binlerce yarasa mağaranın içinde uçmaya başladı. Bu şaşkınlık ve karanlık içerisinde hiçbiri diğerine çarpmıyordu. Mağarayı dolduran ses dalgaları içinde her yarasa kendi sesini ayırarak çevrede uçuşan bireylere çarpmadan uçabiliyordu. Yarasalar yansıyan ses dalgalarını değerlendirmede harika denecek kadar hassastır.

Bu hayvanlar yerde zorlukla yürürler, âdetâ sürüne sürüne gezerler. Dâimâ kuru yerleri seçerler. Art ayaklarının pençeleriyle veya ön ayak çengelleriyle çıkıntılı bir cisme baş aşağı asılarak dinlenirler. Kanatlarıyla vücutlarını öyle örterler ki, yağan yağmurlar kanatları üzerinden aşağı akarak vücûdunu ıslatmaktan korur. Yarasalar, yiyeceklerini günlük temin ettikleri için kışlık yiyecek biriktirme imkânına sâhip değildirler. Ilık iklimlere göç etmeyenler kış uykusuna yatarlar. Kış uykusu esnâsında vücutlarındaki yağı azar azar tüketirler. Bu yağ tabakası aynı zamanda hayvanın üşümemesini sağlar. Yarasaların bir kısmı sivrisinek ve bâzı mahsule zarar veren böcekleri yerler. Bir kısmının ise gübrelerinden mühim derecede istifâde edilmektedir. Gübresi ziraat dışında, barut yapabilmek için güherçile imâlinde kullanılmaktadır.

Yarasaların memeleri ve döl yatakları çifttir. Bâzılarının dişileri hayz görür. Gebelik süresi 110 gün kadardır. Genellikle 1 veya 2 yavru doğururlar. Dişiler yavrularını büyüyünceye kadar kanatlarının altında taşırlar. Yarasada annelik şefkati yüksektir.

Memeli hayvanlar içinde sâdece dişi yarasa erkeğinin spermini depolayıp gerektiğinde ve uygun gördüğü zaman kullanabilen tek memelidir. Birçok yarasa türü kış uykusuna yatmadan evvel sonbaharda çiftleşirler. Dişide ancak ilkbaharda üreme hücresi (yumurta) meydana gelir. Kış uykusu müddetince vücûdunda depoladığı spermle bunu döller. Hâmile dişiler doğum oluncaya kadar erkeklerden ayrı olarak doğum koğuşlarında tünerler. Doğum oluncaya kadar erkekler buraya uğramazlar. Yavrular, haziran ve temmuz aylarında doğarlar. Genelde dişi, bir yavru doğurur. Bilim adamları dişi yarasaların sperm depolama hâdisesini henüz çözememiştir. Bununla ilgili olarak yoğun araştırmalar devam etmektedir. Bunun çözümü sun’î tohumlamaya yardımcı olacaktır. Bu yolla saf ırk hayvanların spermlerinin uzun müddet bozulmadan saklanması ve ithal edilmesi gerçekleşebilecektir.

Vücûdunda sperm depolama özelliği bal arılarının kraliçesinde de mevcuttur. Zifaf uçuşunda kraliçe ile çiftleşen erkek, kraliçenin vücûduna ömrü boyunca depolayacağı milyonlarca sperm aktarır.

Genelde memeli bir hayvanın ömrü, onun vücut ölçüsüyle ilgilidir. Bir tarla fâresi nâdiren bir yıldan fazla yaşar. Bir kedi 13 yaşında, köpek 14 yaşında, at 20 yaşında yaşlı sayılır. Ancak yarasaların birçoğu fâreden daha ufak olduğu halde 15 veya daha fazla yıl yaşayabilmektedir. Hattâ çok garip olan bir olay da şudur ki; hayatları boyunca yağlı böceklerle beslenen yarasalarda yan etki olarak hiçbir rahatsızlık görülmez. 20 yaşlarında bir yarasayla bir yaşındaki bir yarasanın hiçbir atardamar çeperinde bir yağ birikintisine rastlamak mümkün değildir. Bugün çözüm bekleyen konulardan biri de; yarasalar yağlı yiyeceklerle bol bol beslendiği halde damar hastalıklarına yakalanmamalarıdır.

Yarasalar (Chiroptera) takımının, büyük yarasalar (Megachiroptera) ve küçük yarasalar (Microchiroptera) olmak üzere iki alt takımı mevcuttur. Büyük yarasalar alt takımı, Afrika, Hindistan ve Avustralya ormanlarında yaygındır. Kanat-ayaklıgiller (Pteropodidae), bu alt takımın tek familyasıdır. Küçük yarasalar alt takımı; Nalburunlu yarasagiller (Rhinophidae), Yaprakburunlu yarasagiller (Phyllostomatidae), Serbest kuyruklu yarasagiller (Emballonuridae), Kapakburunlu yarasagiller (Rhinopomidae), Yassı burunlu yarasagiller (Vespertilionidae), Balık yiyen yarasagiller (Noctilionidae) familyalarını ihtivâ eder.

Yarasa, üzerine gittiği hareketli bir böcekten yansıyan eko ile, kendisinin çarpmamak için kaçtığı bir dal parçasından akseden ekoyu birbirinden nasıl ayırt edebiliyor? Nasıl oluyor da kendisiyle birlikte binlerce yarasanın bulunduğu bir mağarada kendi ekosunu diğerlerinden ayırt edebiliyor? Bu tip soruların cevâbı bulunabilirse insanlığın elektronik güdüm ve tespit sahasında yapmış olduğu buluşlar bir anda akılları durduracak bir seviyeye ulaşır.

image_pdfimage_print

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*