Sirâceddin Urmevî

Kelâm, mantık, usûl ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi, Ebü’s-Senâ olup, ismi, Mahmûd bin Ebî Bekir bin Hamîd bin Ahmed, lakabı Sirâceddîn’dir. 1198 yılında Âzerbaycan’da Urmiye şehrinde doğdu. Doğum yerine nispetle Urmevî denildi. 1283 yılında Konya’da vefât etti.

Memleketinde ve yakın çevresinde ilk tahsilini tamamlayan Sirâceddîn Ebü’s-Senâ Urmevî, Musul’daKemâleddîn bin Ali’den ilim öğrendi. Bir müddet Şam’da ikâmet etti. Daha sonra Konya’ya gitti. Konya’da Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Sadreddîn-i Konevî gibi büyük âlimlerden ders aldı. İlk önce Konya kadılığına, daha sonra da Kâdı’l-kudâtlığa tâyin edildi. 1254 senesinde Konya’daki meşhur Karatay Medresesini yaptıran Celâleddîn Karatay’ın vakıflarının vakfiyesini, 1279 yılında Sâhib Atâ Fahreddîn Ali’nin çok sayıdaki vakıflarını ihtivâ eden vakfiyesini, Kâdı’l-kudât sıfatiyle kaleme alıp tasdîk etti. Onun Sivas’ta Sâhib Ata tarafından yaptırılan Gök Medrese’nin vakfiyesinin giriş kısmına yazdığı nasihatlerin bir kısmı şöyledir:

“Unutulmamalıdır ki dünyâ kısa bir zaman için uğranılacak bir yerdir. Onu sevmek, vahim ve korkunç bir azaptan ve büyük tehlikeye düşmekten başka bir şey değildir. Cenâb-ı Hak, vâdinde durmayanı cezâlandırır. Cenâb-ı Hak, dünyâyı geçici bir hayat için yaratmıştır. Orası ebedî bir karargâh değildir. Bu dünyâ: Sermâyesi ancak farz olan ibâdetler; yapılan iyilikler; makbul olan sadakalar ve cenâb-ı Hakka yaklaştıran hayırlı işler, güzel huylar, yüce ilimler, fazîletler; nefsi, cimrilik ve hasedden temizleme; yalnız Allahü teâlânın rızâsı için yapılan amellerden ibâret bir ticâret yeridir. Akıllı kimse, geçici sermâyesini, şiddetli ve ebedî azapların bulunduğu âhiret için sarf eder. Her kim âhiret için çalışırsa yüksek dereceler elde eder. Dünyânın geçici süslerine, gönül alıcı yaldızlarına aldanırsa nîmetlerden, yüksek derecelerden mahrum olur. Bu dünyâ, akıllının çiftliği, gâfil ve câhilin ziyan edeceği bir yerdir. Dünyâda Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uyan, ahirette azaptan kurtulur; emir ve yasaklara uymayan da kaçacak yer bulamaz. Akıllı kimse, ekilecek bir tarla gibi olan şu dünyâda, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyet eder. Resûlullah’a (sallallahü aleyhi ve sellem) tâbi olursa, âhirette karşılığını görür. Verdikleri, ecrin en büyüğü ve azığın en verimlisi olarak âhirette karşısına çıkar.”

Sirâceddîn Urmevî bilhassa Konya’nın Karamanoğulları tarafından kuşatılması esnâsında, şehrin müdâfaa edilmesine dâir verdiği fetvâ ile, halkın birlik olup şehri müdâfaa etmesine vesîle oldu.

Birçok talebe yetiştirip, insanlara ilim öğreten Sirâcüddîn Urmevî’nin talebeleri arasında,Safiyyeddîn Muhammed bin Abdürrahîm Urmevî gibi meşhûr âlimler de vardı.

Pekçok eserin müellifi olan Ebü’s-Senâ Sirâceddîn Urmevî’nin eserlerinden bâzıları şunlardır: Et-Tahsîlü Muhtasar-ı Mahsûl, Lübâb-ül-Erbaîn fî Usûl-id-Dîn li-Fahreddîn-i Râzî, Şerh-ül-Vecîz-lil-Gazâlî, Muhtasar-ı Şerh-is-Sünne lil-Begâvî, Metâli-ül-Envâr, Beyan-ül-Hak.

image_pdfimage_print

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*