Alm. Zivilverteidigung (f), Fr. Protection (f), Civile, İng. Civil Protection.
Düşman taarruzlarına, tabiî âfetlere ve büyük yangınlara karşı halkın mal ve can kaybının asgarî hadde indirilmesi, hayâtî önem taşıyan her türlü resmî ve husûsî tesis ve teşekküllerin korunması ve faaliyetlerinin yürütülmesi için âcil tâmir ve ıslâhı, savunma gayretlerinin sivil halk tarafından âzamî sûrette desteklenmesi ve cephe gerisi mâneviyâtının muhâfazası maksadıyla alınacak her türlü silâhsız, koruyucu ve kurtarıcı tedbir ve faaliyetler.
Târihi: Bütün medenî memleketlerde Sivil Savunmanın târihçesi oldukça eskidir. BirinciDünyâ Savaşını tâkip eden yıllarda ülkelerin çoğunda bu hizmet Pasif Korunma adı altında yapılmaktaydı. Teknolojik gelişmeler savaş doktrinlerinde de değişmelere sebep olmuş, buna paralel olarak da Pasif Korunma Teşkilâtı birçok ülkede günün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeniden düzenlenmiş ve bugünkü bünyesiyle “Sivil Savunma” adını almıştır. Nükleer ve termonükleer silâhlar Sivil Savunmanın önemini daha da arttırmıştır.
Bir fikir vermesi açısından; İkinci Dünyâ Savaşındaki 10 milyon ölünün % 52’sinin asker, % 48’inin sivil kişilerden meydana geldiği söylenebilir.
İngiltere’de Sivil Savunmanın plânlama işleri 1924 yılında başlamış olup, o zaman bu teşkilâtın adı; “Hava Baskınlarına Karşı Alınacak Tedbirler Komitesi” idi. Fransa’da Sivil Savunma faaliyetlerine ilk olarak 1938 yılında rastlanmaktadır. BatıAlmanya’da ise SivilSavunma çalışmalarına 1951 yılında başlanmıştır. Rusya’da 1931, Danimarka’da 1938, Norveç’te 1936, Hollanda’da 1950, Belçika’da 1937, İtalya’da ise 1956 yılında ilk Sivil Savunma çalışmalarına başlanılmıştır. Amerika’da Sivil Savunma faaliyetleri batılı devletlere nazaran daha yenidir. Bunun sebebini herhalde harpten uzak kalışında aramak lâzımdır. Fakat bu memlekette bilhassa son yıllar zarfında Sivil Savunma konusunda çok ileri adımlar atılmıştır.
Memleketimizde Sivil Savunma, 1928 yılında Genel Kurmay Başkanlığınca yayınlanan “Cephe Gerisinin HavayaKarşı Müdâfaa ve Muhâfazası” adlı tâlimatnâme ile başlamıştır. Bu tâlimatnâmeden sonra Sivil Savunma ile ilgili ilk çalışma 1931 yılında olmuş, “Hava Taarruzlarına KarşıPasif Korunma” adı altında birtakım tedbirler getirilmiştir.
Muhtelif târihlerde yapılan bâzı düzenlemelerden sonra 1959 yılında 7126 sayılı Sivil Savunma Kânunu günün şartlarına cevap verecek biçimde, Sivil Savunmanın Teşkilâtlanmasını öngörmüştür. Bugüne kadar da bu alanda birçok çalışmalar yapılmıştır.
Ülkemizde 1950 yılından sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Yurt İçi Savunma Şubesi tarafından yürütülen Sivil Savunma İşleri, 28 Şubat 1959 günü yürürlüğe giren 7126 sayılı Sivil Savunma Kânunuyla İçişleri Bakanlığına bağlı Sivil Savunma Genel Müdürlüğünce yürütülmektedir.
Önemi: Günümüzde veya gelecekte çıkacak savaşların en belirgin özelliği bu savaşların topyekün veya milletlerarası savaşlar olmasıdır. Topyekün savaşlarda gâye, düşmanın savaş gücünü kırmak ve yok etmektir. Savaş gücü de bilindiği üzere genellikle insan gücü ve endüstriyel güçten meydana gelmektedir. Bu sebepten düşman, savaş gücünü kırmak için bu kuvvetleri meydana getiren kaynaklara yönelir. Yâni sivil halkı ve halk tarafından çalıştırılan özel ve kamuya âit kurumlarla endüstriyel kuruluşları hedef alır.
Barış zamânında devletler, kuvvetli bir Sivil Savunma Teşkilâtının temelini atamazlarsa, savaş ânında hedef olacakları durum bir felâkettir.
Yurt savunması bakımından Sivil Savunma, memleketin Silâhlı Kuvvetlerinin yanı başında ve onun kadar önemlidir. Nükleer çağın yeni harp teknolojisi, bu teşkilât hizmetlerinin önemini daha da arttırmıştır. Millî güvenlik tedbirlerimizin genel çerçevesi içinde ayrı bir yeri olan Sivil Savunma hizmetlerinin, kılıca karşı savunma aracı olan kalkanın yerini almasıdır.
Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima şehrine atılan 20 kilo tonluk bir atom bombası, 300.000 evin tamâmen veya kısmen yıkılmasına, böylece on binlerce, insanın evsiz kalmasına sebep olmuştur. 9 Ağustos 1945’te Nagazaki’ye atılan aynı güçteki bir diğer bomba ise 87.000 kişiden 27.000’inin yaralanmasına, binlerce insanın da evsiz kalmasına sebep olmuştur.
Öte yandan böyle bir saldırıda kamu tesisleri dediğimiz elektrik, havagazı, kanalizasyon, su, PTT şebekeleri ile radyo-televizyon gibi tesisler de zarar görecek, hasara uğrayacak, binâlar yıkılacak, böylece günlük hayatta büyük zorluklarla karşı karşıya kalınacaktır.
Nüfus yoğunluğu yüksek olan şehirlerle, endüstriyel merkezlere atom bombası, biyolojik ve kimyevî silâhlarla yapılacak bir saldırı veya tabiî âfet sonunda karşı karşıya kalınacak durum şöylece özetlenebilir:
- a. Binlerce ölü,
- b. Enkaz altında binlerce yaralı,
- c. Binlerce evsiz insan.
Birinci Dünyâ Savaşında 9.800.000 dolaylarında olan can kaybının % 95’i asker, % 5’i sivildi. 1939 yılında başlayan İkinci Dünya Savaşı ile savaş endüstrisi; uçak, tank, denizaltı araçlarında atom bombasının kullanılması boyutlarına ulaşmıştır. Bu baş döndürücü gelişme sonunda 52 milyon dolayında can kaybı görülmüştür. Bu kaybın % 52’si asker, % 48’i sivil halk olunca ülkeler Sivil Savunma alanındaki çalışmalarına daha çok hız vermişler, düzenlemeleri geliştirmişlerdir.
1950 yılında başlayan Kore Savaşında 9.200.000 insanın ölmesi, bunun da % 16’sının asker, % 84’ünün sivil halk olması, ülkeleri Sivil Savunma konusunda daha ciddî tedbirler almaya mecbur kılmıştır.
Irak ile Müttefikler arasında cereyan eden 1991 Körfez Savaşında kimyâsal silah tehdidi ortaya çıkınca Sivil Savunmanın önemi herkes tarafından daha iyi anlaşıldı.
Sivil Savunma Teşkilâtı: Sivil Savunmayı, teşkilâtlandırmaktan, eğitimden, idâre ve kontrolden, mükelleflerin hizmete çağrılmasından İçişleri Bakanlığı; bu işlerin plânlanmasından, tatbikinden, bölgeler arasındaki yardımlaşma ve işbirliğinden Sivil Savunma Genel Müdürlüğü sorumludur.
İçişleri Bakanlığınca tertip ve tebliğ edilecek esaslar dâhilinde Mülkî İdâre Âmirleri (Vâli, Kaymakam ve Nâhiye Müdürü) mülkî hudutları içindeki Sivil Savunmanın fiilen tahakkukundan sorumludur.
Sivil Savunma Teşkilâtı, merkez ve taşra olmak üzere ikiye ayrılır.
Merkez teşkilâtı: Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ve buna bağlı Sivil Savunma Koleji, Sivil Savunma Birlikleriyle İkaz Alârm Merkezlerinden meydana gelmektedir.
Genel Müdürlük; Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcıları, Daire Başkanlıklarıyla Şûbe Müdürlükleri şeklinde düzenlenmiştir.
Taşra teşkilâtı: Sivil Savunma Müdürlükleri, Memurluklarıyla Sivil Savunma Mahallî Kuvvetlerinden meydana gelir.
Mahallî Kuvvetleriyse; şehir ve kasaba Sivil Savunma Teşkilleri ve Korunma Kılavuzlarıyla Resmî ve Hususî Müesseselerin Sivil Savunma Teşkillerinden ibârettir.
Sivil Savunma plânlaması: Günümüzde çıkacak herhangi bir savaşta, saldırı sonucu, hasar ve zâyiâttan en çok halk zarar görecektir. Dolayısıyle halk, Sivil Savunma plânlamasına tâbidir. Bunun için:
Askerlikle ilgisi olmayan, Millî Savunmayla ilgili herhangi bir vazife almayan 15 yaşını bitirmiş ve 65 yaşını bitirmemiş kadın-erkek bütün vatandaşlardan; yaşına, işine, ihtisas ve sağlık durumlarına göre Sivil Savunma teşekküllerinde istifâde edilir.
Sivil Savunma düşman saldırıları ve tabiî âfetlere karşı, sivil halkın can ve mal kaybını en aza indirmek için, normal zamanlarda kurulan bir sigortaya benzetilebilir. Geleceğin savaşları ile tabiî âfetlerde sivil halkın en büyük garantisi sivil savunmadır. Çünkü; Sivil Savunma hasar ve zâyiâtı asgariye indirebilecek imkânlara kavuşmuş bir kuruluştur.
Sivil Savunma hizmet ve servisleri: Sivil Savunma gayretlerinin özü, gayesi can kurtarmak olduğuna göre halka götürülecek hizmetler şunlardır:
- Kurtarma Servisi; Enkaz altında ve arasında kalan yaralıları kurtarır, ilkyardım yapar.
- İlk Yardım Ambulans Servisi; Kurtarılan yaralılara ilk yardım yapar, ileri ilk yardım merkezlerine ve hastânelere taşır.
- Sosyal Yardım Servisi; Evsizlere iâşe temin eder, barındırır, elverişli yerlere yerleştirir. Diğer sosyal ihtiyaçlarını karşılar.
- Karargâh Servisi; Sivil Savunma Servislerini yönetir. Sivil Savunma harekâtını sevk ve idâre eder.
- Kılavuz Servisi; Halkla Sivil Savunma Teşkilâtı arasında ilişki kurar. Halka Sivil Savunma konularında bilgi verir ve kılavuzluk eder.
Zamânımız savaşları topyekün savaştır. Bu yüzden can ve mal kaybını en az hadde indirebilmek için ya çok iyi ve plânlı tahliye ve seyrekleştirmeyi gerçekleştirmek veya sığınak yapımına önem vermek şarttır. Aksi halde günümüzün ve geleceğin savaşlarında, can ve mal kaybının çok büyük olacağı kesinlikle bilinmelidir.
Nükleer (Atom ve Hidrojen bombaları) ve Konvansiyonel (Yüksek İnfilâklı bombalar) silâhlarla, biyolojik ve kimyevî harp maddelerinin tesirlerinden ve tabiî âfetlerden, insanların yaşaması ve memleketin harp gücünün devamı için, zarûrî canlı ve cansız kıymetleri korumak için kullanılan veya bu maksatla inşâ edilen emin yerlere sığınak denir.
Sığınaklar yer altında yapıldığı gibi, yer üstünde de yapılabilir. İnsan hayâtının devâmı ve millî bekânın temini için yalnız insanların korunması kâfi değildir. İnsanların yanı sıra hayvanların, su, gıdâ maddelerinin, hazinenin, saray, müze ve kütüphânelerin, sanat eserlerinin arşivlerin, kıymetli vâsıta ve malzemelerin, patlayıcı-parlayıcı ve yanıcı maddelerin vs. de korunması şarttır. Kısaca sığınak; insanlarla, insan hayâtı ve savaş gücü için gerekli kıymetlerin korunmasını temin etmektir.
Bir yanıt bırakın