Kıyâmet ve Âhıret

Kıyâmet ve Âhıret kitâbında insanın ölümü, rûhun bedenden ayrılması, kabr hayâtı, kabr süâlleri, kıyâmet günü insanların hesâba çekilmesi, Cennet ve Cehenneme nasıl gidileceği büyük islâm âlimi, İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin kitâblarından terceme edilerek geniş olarak açıklanmakda ve vehhâbîliğe cevap vererek evliyâlığın ne olduğu, kıyâmet günü herkesin sevdiğinin yanında olacağı konuları açıklanmakdadır. (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbı iki kısımdan meydâna gelmişdir. Birinci kısım; büyük islâm âlimi, İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin (Dürret-ül fâhire) kitâbının (Kıyâmet ve Âhıret) hâlleri olarak tercemesidir. İnsanın ölümü, rûhun bedenden ayrılması, kabr hayâtı, kabr süâlleri, kıyâmet günü insanların hesâba çekilmesi, Cennet ve Cehenneme nasıl gidileceği,…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret Kitâbı İçindekiler

I.ci KISM: Kıyâmet ve Âhıret Birinci fasl: Allahü teâlâ kullarından mîsâk aldı . İkinci fasl: İnsan, ömrü boyunca dünyâda durur. Sonra ölür. Ölüm hâlleri; mü’minin rûhu semâları geçer. Îmânı, nemâzı, zekâtı, Ramezân orucu, haccı düzgün olanların, seher vaktleri istigfâr edenlerin rûhları yükselir. Üçüncü fasl: Kâfirin rûhunun bedeninden ayrılması. Kabr süâlleri. Mü’minler bu süâllere kolay cevâb verirler. Dördüncü fasl: Fâcir (kâfir) kabr süâllerine cevâb veremez. [Resûlullahın ana-babalarının îmân etmeleri ile ilgili âlimlerin bildirdikleri.] Beşinci fasl: Kabrde ölüler dört hâlde bulunur. Altıncı fasl: Kıyâmetin kopması, canlıların dirilmesi. Yedinci fasl: İki nefha arasındaki…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret Önsözü

Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyarak, fâideli şeyleri yaratıp göndermekdedir. Bütün insanların, dünyâda ve âhıretde râhat ve huzûr içinde yaşamaları için, nasıl hareket etmeleri lâzım olduğunu bildirmişdir. Âhıretde, Cehenneme gitmesi gereken mü’minlerden dilediğine ihsân ederek afv edecek, Cennete kavuşduracakdır. Her canlıyı yaratan, her vârı, her ân varlıkda durduran, hepsini korku ve dehşetden koruyan yalnız Odur. Böyle bir Allahın şerefli ismine sığınarak bu kitâbı yazmağa başlıyoruz. Allahü teâlâya hamd olsun! Onun, verdiği ni’metlere, iyiliklere, sonsuz şükrler olsun! Herhangi bir kimse, herhangi bir zemânda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi birşeyden…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 05-06

Hamd, zâtının ebedî olduğunu bildiren Allahü teâlâya olsun. Kendisinden başka bütün varlıkların yok olmalarını diledi. Kâfirleri ve günâhkârları kabr azâbı ile cezâlandıracakdır. Kullarının dünyâ ve âhıret se’âdetine kavuşmaları için Peygamberleri vâsıtası ile emrlerini ve yasaklarını bildirdi. Kullarının âhıretde azâb veyâ mükâfât görmelerini dünyâdaki yapdıkları birkaç günlük amellerine bağladı. Âhıret yoluna girip, rızâsına kavuşmağı, seçdiği ve sevdiği kullarına kolay eyledi. Allahü teâlâ, sevgili peygamberi Muhammed aleyhisselâma, Onun Âline ve Eshâbına salât ve selâm eylesin ki, onların ismlerini müslimânlar arasında pek yüksek eyledi. Bilmelisin ki, herşeyi dirilten ve öldüren Allahü teâlâ, Âl-i…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 07

Birinci fasl: Allahü teâlâ kullarından mîsâk aldı . Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmı yaratınca, belini kudretiyle mesh buyurduğu zemân, ondan iki avuç aldı. Birisini sağ tarafından, diğerini ise sol tarafından aldı. Her insanın zerresini birbirinden ayırdı. Âdem aleyhisselâm onlara bakdı ki, onların zerreler gibi olduğunu gördü. El-Vâkı’a sûresindeki bir âyet-i kerîmede meâlen, (İşte bu sağdakiler Cennet ehlinin amelini yapacaklarından, Cennetlik olanlardır. Bana bunların amellerinden bir fâide ve zarar yokdur. Bu soldakiler Cehennem ehlinin amelini yapacaklarından, Cehennemlik olanlardır. Bana bunlardan da bir fâide ve bir zarar yokdur) buyuruldu. Âdem “aleyhisselâm” Allahü teâlâya, (Yâ Rabbî! Cehennem ehlinin…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 08-13

İkinci fasl: İnsan, ömrü boyunca dünyâda durur. Sonra ölür. Ölüm hâlleri; mü’minin rûhu semâları geçer. Îmânı, nemâzı, zekâtı, Ramezân orucu, haccı düzgün olanların, seher vaktleri istigfâr edenlerin rûhları yükselir. Bundan sonra, Allahü teâlâ, insanı hayâtı boyunca, dünyâda durdurur. Belli olan eceli gelinceye kadar ve rızkı tükeninceye kadar ve ezelde takdîr edilmiş olan amelleri bitinceye kadar, dünyâda durur. Dünyâdaki ölümü yaklaşdığı vakt, dört melek gelir. Bunların biri, rûhunu sağ ayağından ve biri sol ayağından ve biri sağ elinden ve biri sol elinden çekerler. Çok def’a, rûhu gargara hâline gelmezden evvel (Âlem-i melekûtî)yi görmeğe başlar. Melekleri, yapdıkları…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 14-19

Üçüncü fasl: Kâfirin rûhunun bedeninden ayrılması. Kabr süâlleri. Mü’minler bu süâllere kolay cevâb verirler. Fâcirin, ya’nî kâfirin rûhu sert olarak şiddet ile alınır ve yüzü Ebû Cehl karpuzu gibi olur. Melekler ona hitâben, (Ey habîs olan rûh! Habîs olan cesedden çık) der. O da merkeb gibi bağırır. Rûhu çıkınca, Azrâîl aleyhisselâm, onu yüzü gâyet çirkin ve siyâh elbiseli ve fenâ kokulu zebânîlere (ya’nî azâb yapan meleklere) teslîm eder ki, ellerinde yünden yapılmış, eski kilim parçası gibi bir bez vardır. O rûhu buna sararlar. Bu zemânda, çekirge kadar insan şekline çevrilir. Bunun sebebi,…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 20-24

Fâcire, ya’nî kâfir olanlara Münker ve Nekîr melekleri (Men Rabbüke) dedikleri vakt, (Lâ-edrî), ya’nî (Ben bilmem) der. Onlar da, bilmedin ve hâtırlamadın derler. Sonra onu demirden kamçı ile döverler. Tâ ki, yedinci kat yerin altına girer. Sonra yer silkelenir. Yine kabrine çıkar. Böyle yedi def’a döverler. Sonra da, bunların hâlleri başka başka olur. Ba’zısının ameli köpek şekline çevrilip kıyâmete kadar onu ısırır. Bunlar, kıyâmet ve islâmiyyetin bildirdiği husûslarda şübhe edenlerdir. Kabrde bulunanların karşılaşacakları hâller çeşid çeşiddir. Ancak biz burada çok kısa anlatdık. Bu azâbın aslı şöyledir ki, bir insan dünyâda…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 25-28

Kabrde ölüler dört hâlde bulunur. Ba’zısı ökçesi üzere oturur. Gözü dağılıp, bedeni şişip, cismi toprak oluncaya kadar bu hâlde kalır. Sonra rûhu, dünyâ göğünden başka melekût âlemini dolaşır. Ba’zısına cenâb-ı Hak bir uyku verir. Birinci sûra kadar ne olduğunu bilmez. Birinci sûrda uyanır, sonra yine ölür. Ba’zısı kabrinde iki ay kadar yâhud üç ay kadar durur. Sonra rûhu bir Cennet kuşu üzerine biner, kuş onu Cennete kadar uçurur. Bunları bildiren hadîs-i şerîfler sahîhdir. İslâmiyyetin sâhibi “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Mü’minin rûhu kuş ile berâberdir. Cennet ağaçlarından birine asılmış durur).…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 28-30

ALTINCI FASL Allahü teâlâ, Sûr üfürüldükden sonra, kıyâmetin kopmasını murâd buyurduğu vakt, dağlar uçar, bulutlar gibi yürümeğe başlar. Denizlerin ba’zısı ba’zısına taşar. Güneşin nûru giderek simsiyâh olur. Dağlar toz hâline gelir. Âlemler birbirine girer. Yıldızlar, dizili incinin kopup dağıldığı gibi olur. Gökler gülyağı gibi erir ve değirmen döner gibi deverân eder ki, şiddetli bir şeklde hareket eder. Ba’zı kerre toplanır, ba’zı kerre de dümdüz olur. Allahü teâlâ, göklerin parça parça olmasını emr eder. Yedi kat yerde ve yedi kat gökde ve kürsîde diri olarak kimse kalmaz. Her canlı vefât etmiş…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 31-32

YEDİNCİ FASL BU FASL, İKİ NEFHA ARASINDAKİ TEVAKKUFU BİLDİRMEKDEDİR Birinci nefhada olan ölüm ikinci ölümdür. Çünki bu ölüm bâtınî hisleri de giderir, yok eder. Birinci ölüm ise, sâdece [konuşma, işitme, tadma gibi] zâhirî hisleri gidermişdi. O zemân ba’zı cesedler hareket ederdi. [Peygamberlerin kabrlerinde nemâz kıldığını bildiren hadîs-i şerîf bunun açık delîlidir. Buna bozuk i’tikâdlı kimseler inanmıyor.] İkinci ölümden sonra ise, nemâz kılamazlar. Oruc tutamazlar. İbâdet edemezler. Allahü teâlâ bir yere melek koysa elbette orada dururdu. Zîrâ melek de âleminde bulunmağa hırslıdır. Nefs [ya’nî rûh] basîtdir. Eğer cesedde olursa his etmeğe…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 32-40

SEKİZİNCİ FASL Herkes kabri üzerine çıkıp, ba’zısı çıplak, ba’zısı siyâh, ba’zısı beyâz elbiseli, ba’zısı da nûr saçar bir hâlde oturur. Her biri başlarını eğmiş olarak, ne yapacağını bilmiyerek, bin sene kadar dururlar. Sonra magribden bir ateş zuhûr eder ki, onun gürültüsüyle halk mahşere sürülür. Bu zemânda her mahlûk dehşete düşer. İnsan olsun, cin olsun, vahşî hayvanlar olsun, her birini kendi ameli alıp, kalk mahşere git, der. Ameli güzel olan kimsenin ameli eşek, ba’zısının da katır sûretinde görünür. Amel sâhibini üzerine alıp mahşere götürür. Ba’zısının da, koç şeklinde görünür. Ba’zı kerre…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 41-51

DOKUZUNCU FASL Allahü teâlâ meâlen buyurur ki, (Yâ Muhammed, başını secdeden kaldır! Söyle, dinlenir. Şefâ’at et, kabûl olunur). Bunun üzerine, Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem”: (Yâ Rabbî! Kulların arasından iyileri ve kötüleri ayır ki, zemânları gâyet uzadı. Herbiri, günâhlarıyle arasât meydânında rezîl ve rüsvây oldular) der. Bir nidâ gelir: (Evet yâ Muhammed!) “sallallahü aleyhi ve sellem” denilir. Cenâb-ı Hak, Cennete emr eder ki, her cins zîneti ile zînetlenir. Arasât meydânına getirilir. O derece güzel kokusu vardır ki, beşyüz senelik yoldan duyulur. Bu hâlden kalbler ferâhlanır. Rûhlar dirilir. [Lâkin kâfirler, mürtedler ve müslimânlarla alay edenler, Kur’ân-ı kerîme…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 51-61

ONUNCU FASL (Arasât meydânı)na (mevkıf) ve (mahşer yeri) de denir. Burada bulunanların nasıl da’vet edileceklerini âlimlerimiz başka başka söyledi. Tefsîrlerde anlatıldığı gibi, sahîh hadîslerde de bildirilmişdir. Allahü teâlânın en önce hükm edeceği, kâtillerdir. Ve en önce ecrlerini vereceği kimseler de îmânı doğru olan a’mâlardır. Evet! Bir münâdî nidâ eder ki: (Dünyâda görmekden men’ olunanlar nerededirler?) Onlara denilir ki: (Siz Allahü teâlânın cemâline bakmağa herkesden dahâ çok lâyıksınız). Bundan sonra cenâb-ı Hak, onlara hayâ mu’âmelesi eder de (Sağ tarafa gidiniz!) buyurur. Bunlar için bir sancak bağlanıp Şu’ayb aleyhisselâmın eline verilir. Şu’ayb aleyhisselâm onlara imâm olur. Onlarla berâber,…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 62-63

Kıyâmet ve Âhıret Kitâbının Son Sözü Dünyâda ve âhıretde se’âdete kavuşmak için, (Ehl-i sünnet i’tikâdı)nı öğrenip, îmânını buna göre düzeltmek, bundan sonra, fıkh bilgisi öğrenip, onunla amel etmek ve cenâb-ı Hakkın dostlarını, sevgili kullarını sevmek ve islâm dîninin düşmanlarını tanıyıp, onlara aldanmamak lâzımdır. Ehl-i sünnet i’tikâdını ve farzlardan ve harâmlardan lâzım olanları öğrenmek, her müslimâna farz-ı ayndır. Bunları öğrenmemek suçdur, büyük günâhdır. Öğrenilmesi zarûrî olan bu bilgiler, doğru ve açık olarak (TÂM İLMİHÂL SE’ÂDET-İ EBEDİYYE) ve (İslâm Ahlâkı) kitâblarında yazılıdır. Her müslimân Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından toplanarak hâzırlanmış olan bir ilmihâl kitâbı alıp, çoluğuna çocuğuna,…

Read More

Kıyâmet ve Âhıret sayfa 64-74

NEFS MUHÂSEBESİ Büyük islâm âlimi imâm-ı Muhammed Gazâlî “rahmetullahi aleyh” [450] hicrî senesinde Tus şehrinde tevellüd etmiş, 505 [m. 1111] senesinde, yine orada vefât etmişdir. Yüzlerce kitâbı içinde, son yazdığı (Kimyâ-i se’âdet) ismindeki kitâbında, dördüncü rüknün altıncı aslında, fârisî olarak buyuruyor ki: Enbiyâ sûresi, kırkyedinci âyetinde meâlen, (Kıyâmet günü terâzî kuracağım. O gün, kimseye zulm edilmiyecekdir. Herkesin, dünyâda yapmış olduğu zerre kadar iyilik ve kötülüklerini meydâna çıkarıp, terâzîye koyacağım. Herkesin hesâbını yapmağa yetişirim) buyurdu. Bunu haber verdi ki, herkes dünyâda kendi hesâbına baksın. Peygamberimiz “aleyhisselâm” buyurdu ki: (Akllı şu kimsedir ki, günü dörde ayırıp, birincisinde,…

Read More