On altıncı asrın meşhûr Osmanlı âlimlerinden. On üçüncü Osmanlı şeyhülislâmıdır. Tefsir, fıkıh ve diğer ilimlerde büyük âlimdi. İsmi, Ahmed bin Muhammed’dir. Ebüssü’ûd el-İmâdî ismiyle meşhur olup, Hoca Çelebi adıyla da tanınmıştır. 1490 (H.896) senesinde İskilip’te doğdu. 1574 (H.982)te İstanbul’da vefât etti. Bazı kaynaklarda İstanbul yakınlarındaki Müderris köyünde doğduğu da bildirilmektedir. Âlimler yetiştiren bir âileye mensuptur. Dedesi, Ali Kuşçu’nun kardeşi Mustafa İmâdî’dir. Semerkand’dan Anadolu’ya gelip yerleşmiştir. Babası âlim ve kâmil bir zât olup, Hünkâr şeyhi olarak bilinirdi. Ebüssü’ûd Efendi, önce babasından ilim öğrendi. Gençlik çağında da babasının derslerine devâm ile icâzet…
Read MoreKategori: 06. Cilt
Element (Eleman)
Alm. Element (n), Urstoff (m), Fr. Elément (m), İng. Element. Kimyâsal metodlarla daha basit maddelere ayrışması mümkün olmayan basit madde. Su bir element değildir. Fakat suyun elektrolizinden elde edilen hidrojen ve oksijen birer elementtir. Saf şeker bir element değildir. Çünkü şekerden karbon, hidrojen ve oksijen çıkarılabilir. Element, aynı cins ve kimyâ tepkimelerinde bölünmeyen en küçük parçaların yığınıdır. Bu parçalara atom denir. Farklı atomların birleşmesinden yeni bir madde olan bileşik elde edilir. Su, oksijen ve hidrojenden elde edilir. Bir element, herhangi bir enerji kullanılarak (ısı, ışık, elektrik gibi) daha basit maddelere…
Read MoreEğitim
Alm. Ausbildung, Erziehung (f), Fr. Education, enseignnement (m), İng. Training, Education. Genel mânâda bir insanın kâbiliyet ve davranışlarını geliştirmek, toplumun iyi değerlerini benimsetmek için yapılan işler, uygulanan yollar. Millî olarak; bir milletin genç nesillerini, o milletin maddî ve mânevî değerlerinin gösterdiği hedefler içinde “ideal insan tipi”ne uygun düşecek vasıfta fertler olarak yönlendirme ve yetiştirme. Meslekî olarak; bir insana bir mesleğin icap ettirdiği hususiyetleri kazandırmak. Askerî olarak; asker olanların harb etme sanâtıyla ilgili hususları öğrenmesi ve uygulama kâbiliyetini kazanması. Eğitimin konusu insandır. Eğitimden maksat, bir insana yalnızca birçok bilgi ezberletmek ve…
Read MoreEdebî Türler
Şekil ve muhtevâ (biçim ve öz) bakımından ortak kâidelere göre yazılmış veya söylenmiş eserlerin sınıflandırılmasında kullanılan bir tâbir. “Tür” fen bilimlerinde ve en çok biyolojide kullanılan bir kelimedir. Eskiden bunun yerine “nev” kelimesi kullanılırdı. Edebiyâta bu bilimlerden geçmiş ve edebî eserlerin kümelendirilmesinde kullanılmaktadır. Edebî türleri iki isim altında tasnif etmek mümkündür: Sözlü edebiyât türleri: Bu kısımda masal, destan, konferans, atasözü ve bâzı tiyatro çeşitleri sayılabilir.Nazım ve nesir hâlinde olabilirler. Yazılı edebiyât türleri: a) Nazım türleri: Şiir, b) Nesir türleri: Tiyatro, roman, hikâye, edebî târih, biyografya, hâtıra, seyâhat yazısı, tenkid, mektup,…
Read MoreErgenlik
Alm. Pubertät (f), Fr. Puperté (f), İng. Puperty. Bir çocuğun dış görünüş ve yapısının derece derece yetişkin bir gencin yapısına dönüştüğü dönem. Bu dönemde fizîkî büyüme umûmiyetle hızlıdır. Kızlar bu döneme erkeklerden önce girerler. Erkeklerde ergenlik (bülûğ) yaşının başlangıcı on iki, kızlarda dokuz yaşlarını doldurmaktır. Ergenliğin sonu ikisinde de on beş yaştır. Ergenlik yaşı kızlarda daha çok 11 yaş, erkeklerde ise 13 yaş civârındadır. Ergenlik döneminde boy uzaması en belirgin değişikliklerden birisidir. Boy uzaması, 14 yaşlarında nihâyete erer. Fakat 20 yaşlarına kadar uzayanlar da vardır. Bu süre daha çok iç…
Read MoreEllidört Farz
Her Müslümanın öğrenmesi ve uyması gereken dînî emirlerden meşhur olanları. Çocuk bâlig olunca, inanmayan biri Kelime-i tevhîdi (Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah) söyleyince, bunun mânâsını bilip, inanınca, Müslüman olur. Bunların her Müslüman gibi, İslâmiyetin hepsine, yâni Muhammed aleyhisselâmın söylediği emirlerin ve yasakların tamamına, Allahü teâlânın bildirmiş olduğuna inandım, demeleri lâzımdır. Daha sonra karşılaştığı bütün işlerde, emirleri ve yasakları öğrenmesi, inanması ve yapması lâzımdır. Farzlardan meşhur olan elli dört adedini seçmişlerdir. Elli dört farz şunlardır: 1) Allahü teâlânın bir olduğuna inanmak, 2) Helâl yemek ve içmek, 3) Abdest almak, 4) Beş…
Read MoreEdebî Akımlar
Belirli bir çağda, ortak bir estetik, düşünce ve sanat gâyesi etrâfında toplanan yazar ve şâirlerin üslûp, duygu ve fikir bakımlarından birbirlerine benzeyen eserler vermeleriyle ortaya çıkan edebî anlayışlar. Edebiyât mektepleri, edebî cereyanlar, edebî ekoller veya edebî meslekler adıyla da anılırlar. Bir edebî akım, çok defâ biraz yeni çeşni getirmek ve değişiklik ihtiyaç ve arzusundan doğar.Sonradan gelen nesillerin duygu, düşünce ve isteklerinin değiştiği tezi, üslûp ve estetikteki bu değişikliklere sebep olarak gösterilir.Ayrıca bir zaman bölümünde hayranlık uyandıran eserlerin daha sonraları beğenilmemesi veya bıkkınlık vermesinin yanısıra yeni yetişen sanatkârların taklitten kaçınmak ve…
Read MoreEmevîler
Dört halîfeden sonra Müslümanları idâre eden hânedân. Dört halîfe devrinden ve hazret-i Ali’nin “radıyallahü anh” oğlu hazret-i Hasan’ın altı aylık hilâfetinden sonra devlet idâresi Benî Ümeyye Hânedânına geçti. 662 yılında başlayan Emevî Devletinin saltanat devresi 750 yılında sona erdi. Devletin kurucusu Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” kayın birâderi, aynı zamanda vahiy kâtibi olan Muâviye bin Ebû Süfyân bin Harb bin Ümeyye’dir “radıyallahü anh”. Hicrî 19. yılda hazret-i Ömer “radıyallahü anh” tarafından Şam vâlisi yapılan hazret-i Muâviye “radıyallahü anh”, yirmi sene, altı ay bu vazîfeyi devam ettirdi. Hicrî…
Read MoreEbü’l-Hasan Ali Taberî
Abbâsîler zamânında yetişmiş büyük tıp âlimi. İsmi, Ali bin Rabben Taberî olup, künyesi Ebû Hasan’dır. İbn-i Rabben Taberî ismiyle meşhur oldu. Yaklaşık 770 (H.153) senesinde Taberistân’ın Merv şehrinde doğdu. Yaklaşık 861 (H.247) senesinde Samarra’da vefât etti. Ebü’l-Hasan, küçük yaşta Babası tarafından yetiştirildi. Yunanca, Süryânice, İbrânice ve Arapçayı gereği gibi öğrendi. Babası da tıp âlimi olup, Merv şehrinin sayılı şahsiyetlerinden ve devlet erkânındandı. Özellikle tıp ve fen bilimlerine karşı çok alâka duyardı. İnsanların rûh ve beden sağlığı ve saâdeti üzerinde titremesi sebebiyle, büyük muallim anlamında, Rabben ünvânı verildi. Böyle bir babanın…
Read MoreEhl-i Sünnet
Alm. Der Weg der Sünniten, Fr. la voie d ahl-i Sunnat, İng. The Sunni Path. İslam dîninde doğru îtikat üzere olanlara yani Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmın ve Eshâbının “aleyhimürrıdvân” yolunda bulunanlar, bildirdikleri îtikat üzere inananlara denir. Eshâb-ı kirâmın, Peygamber efendimizden naklen bildirdiklerini, olduğu gibi, hiçbir şey ekleyip çıkarmadan kabûl edip, böylece inanıp, onların yolunda olup, onlar gibi inananlara Ehl-i sünnet ve cemâat fırkası veya Fırka-i nâciye (yani kurtulan fırka); bu doğru ve asıl (hakîkî) İslâmiyet yolundan ayrılanlara da, bid’at fırkaları veya Fırâk-ı dâlle (dalâlet fırkaları, bozuk-sapık yollar) denildi. Ehl-i sünnet ve cemâat fırkasında olanlara kısaca Sünnî, bid’at fırkalarında olanlara Mübtedî, bid’at…
Read MoreDuâ
Alm. Gebet, Fr. Priere, invocation, litanies, İng. Prayer. Allahü teâlâya yalvararak, murâdını, dileğini isteme. Allahü teâlâ, duâ eden Müslümanları sever. Duâ müminin silâhıdır. Dînimizin temel direklerinden biridir. Duâ gelmiş olan dertleri, belâları giderir. Gelmemiş olanların da gelmelerine mâni olur. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Bana hâlis kalp ile duâ ediniz! Böyle duâları kabul ederim.” (Mü’min sûresi: 60) buyuruyor. Allahü teâlâ herşeyi sebep ile yaratmakta, nîmetleri sebeplerin arkasından göndermektedir. Zararları, dertleri def için ve faydalı şeyler vermek için duâ etmeyi sebep yapmıştır. Peygamberler “aleyhimüssalevât” hep duâ ettiler. Ümmetlerinden de duâ etmelerini…
Read MoreDuhâ Vakti (Kuşluk Vakti)
Şer’î gündüz müddetinin, yâni imsaktan (oruca başlama vaktinden) güneş batana kadar olan sürenin dörtte biri. Duhâ vaktini bulmak için ezanî imsak vakti yirmi dört saatten çıkarılır. Sonuç dörde bölünür, bu netîce ezânî imsâk vaktine eklenirse, ezânî duhâ vakti bulunur. Yine ezânî dahve-i kübrâ vakti (Bkz. Dahve Vakti) on ikiden çıkarılır, bu sonucun yarısı ezânî imsâk vaktine eklenirse, yine ezânî duhâ vakti bulunur. Meselâ, dahve-i kübrâ ezânî saatle 3.49 ise, bunun on ikiden farkı 8.11 ve bunun yarısı 4.05 olduğundan, ezânî imsak saati de 7.38 ise, 7.38+4.05=11.43 ezânî dahve vaktini verir.…
Read MoreEbû Mûsâ El-Eş’ari
Sevgili Peygamberimizin “aleyhisselam” ileri gelen eshâbından ve vâlilerindendir. İsmi Abdullah olup, künyesi Ebû Mûsâ’dır. Babası Kays, Yemen’in Eş’ar; annesi Tayyibe de Ak kabîlesine mensuptur. Nesebi, Abdullah bin Kays bin Süleym bin Hadar bin Harb bin Âmir bin Ahter bin Bekr bin Âmir bin Abd bin Vâil bin Nâciye bin el-Cemâhir bin el-Eş’ar’dır. Bi’setten önce Yemen’in Zebid bölgesinde doğduğu bilinmekteyse de târihi belli değildir. 663 (H.42) yılında Kûfe, diğer bir rivâyette Mekke-i mükerremede vefât etti. Müslümanların Habeşistan’a hicret ettikleri sırada elli kişiden fazla bir toplulukla Yemen’den Habeşistan’a gelerek orada Müslüman oldu. Câfer bin Ebû Tâlib ve…
Read MoreEbu Lübâbe
Eshâb-ı kirâmın meşhurlarındandır. İsmi, Rifâ’a bin Abdülmünzir’dir. Adının Beşir olduğu da söylenir. Künyesi, Ebû Lübâbe’dir. Hazret-i Ali’nin “radıyallahü anh” hilâfeti zamânında vefât ettiği bildirilmektedir. Annesi Zeyneb binti Hizâm’dır. Sâib ve Abdurrahmân isminde iki oğlu vardı. İkinci Akabe Bîatında, Medîneliler arasında hazret-i Ebû Lübâbe de “radıyallahü anh” vardı. Resûlullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, bu bîatta bulunanlardan on iki kişiyi kendi kavimlerine nakîb, yâni temsilci seçti. Bu on iki kişi arasında bulunan Ebû Lübâbe “radıyallahü anh”, Peygamber efendimizin birçok gazâlarına katıldı. Bunların ilki olan Bedr Gazâsında büyük kahramanlıklar gösterdi. Hazret-i Ebû…
Read MoreEbû Katâde
Eshâb-ı kirâmdan ve Peygamber efendimizin süvârîlerindendir. İsmi Hâris, künyesi Ebû Katâde, lakabı Fâris-i Resûlullah (Resûlullah’ın binicisi)tır. Hazrec kabîlesindendir. Babası Reb’î bin Beldehe, annesi Kebşe binti Mazhar’dır. Yaklaşık 602 senesinde Medîne’de doğdu, 665 (H.45)te Medîne’de veya Kûfe’de vefât etti. İkinci Akabe Bîatından sonra Müslüman olan Ebû Katâde’nin Bedr Savaşına katılıp katılmadığı ihtilâflıdır. Bedr’den sonraki Peygamber efendimizin gazâlarında (savaşlarında) bulundu. Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” onun hakkında; “Bütün atlılarımızın en hayırlısı, Ebû Katâde idi.” buyurdu. Ebû Katâde birçok seriyyelere (küçük süvârî birliği harekâtı) katıldı. Bunların bir kısmında kumandanlık yaptı. 630 senesinde on beş…
Read MoreEbû Hureyre
Eshâb-ı kirâm arasında en çok hadîs-i şerîf rivâyet edenlerden. İsmi hakkında değişik rivâyetler vardır. En meşhuru, Abdurrahmân bin Sahr olduğudur. Yemen’in Devs kabîlesindendir. Künyesi Ebû Hureyre’dir. Bu künyenin verilişi hakkında kendisi şöyle demiştir. “Bir gün kaftanımın içinde küçük bir kedi taşıyordum. Resûlullah efendimiz beni o hâlimle gördü. «Nedir bu?» buyurdu. Ben de; “Kedicik!” dedim. Bunun üzerine Resûlullah bana; “Ey Ebû Hureyre (Ey Kedicik Babası)!” buyurdu. Ebû Hureyre’nin gençliği fakirlik ve sıkıntı içinde geçti. Yemen’deki Devs kabîlesinin ileri gelenlerinden ve meşhur şâir olan Tufeyl bin Amr’ın İslâma dâvet etmesiyle Müslüman oldu. Hicret’in yedinci yılında, Tufeyl bin Amr ve diğer îmân edenlerle birlikte, Hayber’in fethi esnâsında,…
Read MoreEbû Eyyûb-i Ensârî
Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden. Peygamber efendimizin “aleyhisselam” mihmândârı, yâni Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvereye hicret ettiği zaman, evinde misâfir eden sahâbîdir. İsmi, Hâlid bin Zeyd olup, künyesi Ebû Eyyûb’dur. Medîneli Müslümanlardan olduğu için Ensârî nisbesiyle meşhur olmuştur. Türkiye’de Eyyûb Sultân diye bilinir. Babasının adı Zeyd, Annesinin ismi Hind binti Rebîa’dır. Doğum târihi bilinmemektedir. 670 (H.50) senesinde İstanbul’da şehid oldu. Peygamber efendimiz, Mekke’den Medîne’ye hicret etmeden önce bi’setin, yâni peygamberliğin bildirilmesinin on birinci senesinde Müslüman oldu. İkinci Akabe bîatinde bulunarak Resûlullah efendimizin sohbetiyle şereflendi. Böylece Eshâb-ı kirâm ve Ensâr-ı kirâmdan oldu. Hanımı Ümmü Eyyûb da Müslüman olup, Peygamber efendimize hizmetle şereflendi. Eyyûb, Abdurrahmân, Hâlid isminde…
Read MoreEbû Dücâne
Eshâb-ı kirâmdan. Ensârın yâni Medîneli Müslümanların ileri gelenlerinden. İsmi, Semmâk (veya Simâk) bin Hareşe olup, İslâm târihinde Ebû Dücâne künyesiyle meşhur olmuştur. Medîne’nin Hazrec kabîlesinden olup, doğum târihi belli değildir. 632 (H.11) senesinde Yemâme Savaşlarında şehid oldu. Peygamber efendimizin Mekke’den Medîne’ye hicret etmesinden önce Müslüman oldu. Hicretten sonra Peygamber efendimiz onu Muhâcirlerden, yâni Mekkeli Müslümanlardan Utbe bin Gavân ile din kardeşi yapmıştı. Ebû Dücâne, Bedr, Uhud, Hendek, Benî Nâdir, Benî Kureyzâ gazâlarında (savaşlarında) ve Mekke’nin fethinde bulundu. Uhud Savaşında çok kahramanlıklar gösterdi. Peygamberimiz, elinde tuttuğu ve üzerinde; “Korkaklıkta ar, ilerlemekte şeref ve îtibâr var. İnsan…
Read MoreEbû Ubeyde bin Cerrâh
Büyük komutan ve sağ iken Cennet’le müjdelenen on sahâbîden birisidir. Ümmetin Emîni lakabıyla övülen bu yüce sahâbînin asıl ismi, Âmir bin Abdullah bin Cerrâh bin Ka’b bin Dabbe bin Hars bin Fihr’dir. 639 (H.18) senesinde elli sekiz yaşında Kudüs ile Remle arasında tâûndan vefât etti. Hazret-i Ebû Bekr’in “radıyallahü anh” vâsıtasıyla îmâna gelenlerin onuncusudur. Îmâna geldiğinde otuz bir yaşındaydı. O günden vefâtına kadar malıyla, mevkiiyle ve canıyla İslâmiyeti yaymak için çalıştı. Sevgili peygamberimizin “aleyhisselâm” yanında bütün gazâlarda bulundu. Mekke’deyken kâfirlerin ezâ ve cefâlarının çoğalması üzerine, Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” izniyle…
Read MoreErkam bin Ebi’l-Erkam
Eshâb-ı kirâmdan. İlk Müslümanlardandır. İsmi, Erkâm bin Ebi’l-Erkâm, künyesi Ebû Abdullah’tır. Mahzumoğulları kabîlesindendir. Mekke-i mükerremede doğdu. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. 673 (H.53) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti. Peygamber efendimiz insanları İslâm dînine dâvet etmeye başlayınca, Erkam bin Ebi’l-Erkam 22 veya 23 yaşlarındayken, yedinci veya on birinci kimse olarak Müslüman olmakla şereflendi. Peygamber efendimiz müşriklerin, yâni inanmayan kimselerin baskılarından Müslümanları korumak ve rahat ibâdet edebilmek için Safâ Tepesinin doğusundaki bir sokakta bulunan Erkam bin Ebi’l-Erkam’ın evini emniyetli bir yer olarak seçti. İslâm dînini burada gizlice yaymaya çalıştı. Mekke’de nâzil olan…
Read MoreEnver Ören
Gazeteci-yazar, biyolog ve Türkiye Gazetesi yayın topluluğu sâhibi. 10 Şubat 1939’da Denizli’nin Honaz köyünde (nâhiyesinde) doğdu. Babasının ismi Nazîf Efendi, annesinin ismi Melike Hanımdır. Dört yaşındayken âilesi Denizli’ye yerleşti. İlk ve ortaokulu burada bitirdi. Ortaokuldan mezun olduğu 1953 senesinde babasını kaybetti. Annesi Melike Hanım, tam bir Anadolu Hanımefendisiydi. Yetim kalan beş çocuğunun iyi yetişmeleri ve terbiyeleri için birçok sıkıntılara katlandı. Enver Ören, ortaokuldan sonra, âilesinin maddî yükünü biraz olsun hafifletebilmek için İstanbul’daki Kuleli Askerî Lisesine girdi. Ağırbaşlılığı, nezâketi, arkadaşları arasında iyi geçimiyle tanınarak hocaları tarafından çok sevilip takdir edildi. Her…
Read MoreEbüdderdâ
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimize sahâbî olmakla şereflenenlerden. İsmi, Üveymir bin Zeyd el-Ensârî el-Hazrecî’dir. Künyesi Ebüdderdâ’dır. Doğum târihi bilinmemektedir. 652 (H.32) senesinde Şam’da vefât etti. Tefsİr, hadis, fıkıh ilimlerinde çok meşhurdur. Bilhassa Kurân-ı kerîmi ezberlemiş olmasıyla ve kırâat ilmini pekçok kimseye öğretmesiyle tanınmaktadır. Ebüdderdâ “radıyallahü anh” önceleri ticâretle uğraşırdı. Resûlullah efendimizin, Medîne’ye hicretinden iki sene sonra İslâmiyetin üstünlüğünü, güzelliğini görerek Müslüman oldu. Müslüman olmadan önce Bedr Savaşı yapılmıştı. Uhud ve diğer savaşların hepsinde bulundu. Uhud Savaşında gösterdiği cesâret ve kahramanlığı çok dikkati çekmiş, Peygamber efendimiz; “Üveymir ne mükemmel süvâridir.”…
Read MoreEbû Zerr-il-Gıfârî
Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden, İslâmı kabul edenlerin beşincisidir. İsminin ne olduğunda ihtilâf edildi. Kabul edileni Cündeb bin Cünâde’dir. Ancak İslâm târihinde Ebû Zer künyesiyle meşhur oldu. Lakabı Mesîh-ül-İslâm’dır. Benî Gıfâr kabîlesindendir ve doğum târihi belli değildir. 652 (H.32) senesinde, Medîne civârındaki Rebeze denilen yerde vefât etti. Ebû Zer, Mekke’nin ticâret yolu üzerinde bulunan Gıfâroğulları yurdunda yaşamaktaydı. Benî Gıfârlar, Arabistan’da bulunan diğer kabîleler gibi câhiliyye devrinin her çeşit kötülüğünü işliyor ve putlara tapıyorlardı. Ebû Zerr-i Gıfârî de çevresinin tesirinde kalarak onlar gibi hareket ediyordu. Nihâyet bir gün, her şeyin tek bir yaratıcısı…
Read More