Ebrû

Alm. Marmorierung, Flammierung (f), Fr. Marbrure (f), İng. Marbling. Türk Güzel Sanatlarından bir tür kâğıt bezeme, süsleme sanatı. Bir zamanlar ülkemizde çok yaygın olan bu sanat, günümüzde diğer klasik Türk sanatları gibi unutulmaya yüz tutmuştur.

Kitap sanatlarımız içerisinde (hatt, tezhip, minyatür, cilt) seçkin bir yeri olan ebrû, kelime îtibâriyle tartışmalıdır. Meselâ, bâzılarına göre Farsça kaş mânâsına geldiği gibi, bâzılarına göre de ab-rûy izâfet terkibinin tersi mânâda, yâni “yüz suyu, nâmus, şeref” karşılığında gösterilmektedir. Çağatayca, “bulut gibi” anlamındadır ve buluta benzemektedir. Aslında kelime Farsça ebr, yâni “bulut” kelimesiyle ilgilidir. Bunun ebrî nisbet şekli daha sonra ses uyumu ile “ebrû” olmuştur. Hattâ hara gibi dalgalı veya damarlı kâğıt ve kumaş yüzü mânâsında “ebre” kelimesi de ebrû ile ilgilidir.

Ebrûnun târihçesi: Târihi hakkında pek az bilgiye sâhib olduğumuz ebrû, 16. yüzyıla kadar geri gider. Ancak daha da eskiye gitmesi muhtemeldir. Zîrâ bu târihte yapılanlar oldukça gelişmiş türde ebrûlardır. Yirminci yüzyıl başlarına kadar özel bir şekilde yapılan ebrû, Hattatlar Medresesinde zamânının ebrû üstâdı Hezarfen Necmeddîn Efendi tarafından talebelere öğretilmiştir. Bu işe devlet Güzel Sanatlar Akademisinde de devâm eden Necmeddîn Efendi, 1948’e kadar çalışmıştır. Ayrıca Üsküdar Sultantepe’deki Özbekler Tekkesi de bir çeşit ebrû mektebi sayılabilir. Zamânımızda her türlü destekten mahrum olan bu sanat ancak birkaç meraklının elinde yaşamaya çalışmaktadır. Günümüze kadar başlıca ebrûcular da şöyle sayılabilir: Ayasofya Hatibi Mehmed Efendi (öl. 1773), Özbekler Şeyhi Hezarfen Edhem Efendi (öl. 1904), Hezarfen Necmeddîn Okyay (1883-1976).

Ebrûnun pekçok kulanma sâhası vardır. Bir kağıt sanatı olduğu için kâğıdın girdiği her yere kolaylıkla girebilir. Kitap kapları, ciltler için şönüz, cilt için yan kâğıdı, yazı ve fotoğraf etrâfına pervaz, kumaş deseni olarak da düşünülebilir.

Ebrû nasıl yapılır: Ebrûda kullanılacak malzemelerin başında çinko veya tahtadan yapılmış tekne gelmektedir. Tekne yaklaşık 40×50 cm boyunda 5-6 cm derinliğinde olur. Diğer malzemeler toprak boya, kitre, öd, ebrû teknesi, ebrû fırçaları, şekil yapmaya yarayan âletler (at kuyruğu kılı, ince ve kalın teller, iğne, özel taraklar, çivi vb.) ve kâğıt.

Önce kitre saf suyla boza kıvâmına getrilir. Eskiden bu iş için temiz yağmur suyu kullanılırdı. Kıvâmı sağlamak için, tam bir ölçü yoksa da, 10 kilo suya 40 gr kitre genellikle iyi sonuç verir. İstenilen kıvâma getirilen kitreli su, kağıt ebâdına göre hazırlanmış tekneye alınır. Diğer taraftan özel bir şekilde “desteseng” adı verilen bir el presi yardımıyla su ile ezilir. Bu noktada dikkat ve sabır lâzımdır. Ezilen boyalar renklerine göre ayrı ayrı kaplara konur. Bu kaplardan daha küçük kaplara alınır ve içerisine sığır ödü katılır. Öd, boyalarının kitreli su üzerinde yayılmasını sağlar ve birbirine karışmasını önler. Çok dağılma isteniyorsa çok, az dağılma isteniyorsa az öd kullanılır. Öd katılan boyalar karıştırılır ve ilk atılmak istenen renk, tekne üzerine özel olarak yapılmış fırça ile serpilmeye başlanır. Daha sonra ikinci serpilir. Bu rengin öd miktarı, birincisinden fazla, üçüncüsü ise daha fazla öd ihtivâ etmelidir İyi ezilmiş, boyalar kitreli su üzerinde ödün tesiriyle süre süre dağılmaya başlarlar ve gâyet hoş şekiller alırlar. Şâyet boyalar iyi ezilmemiş ise dibe çökerler. Bu desenleri kâğıt çıkarmak için kâğıt tekne üzerine altında hava kalmayacak biçimde yatırılır. En çok 10 saniye kadar bekledikten sonra iki ucundan tutularak kaldırılır. Su üzerindeki bütün renk ve desenler kağıda çıkmıştır.

Ebrûnun çeşitleri: Fırçadan atıldığı gibi bırakılan ebrûnun ismi “Battal” veya “Tarz-ı Kadîm” ebrûdur. Yok, eğer bir el yâhud kıl veya çivi önce yukarıdan aşağıya, sonra da, sağdan sola su üzerinde oynarsa, boyalar birbirine geçerler. Ancak karışıp renkleri bozulmaz. Bilakis latîf görünüşler ortaya çıkar. Buna “gel-git”, veya “tarama” ebrûsu denir. Tarama üzerinde serbest hareketlerle uygulanırsa, şal adı verilen ebru çeşidi ortaya çıkar. Bunlardan başka “hatip” ve “çiçekli” ebrû çeşitleri de vardır. Bulucusu Ayasofya Hatibi Mehmed Efendiye nisbeten bu isimle anılır. Hatib ebrûsunun yapımı için önce bir renk “zemin” döşenir. Bunun üzerine bir kalın telle ve aralıklarla bir renk boya değdirilir. Dağılan bu boyaların içine aynı usûlde başka renkler de ilâve edilir. Sonra sağdan sola, soldan sağa ve aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya bir tel ile çekilerek şekiller verilir. Bunun bir ismi de “çark-ı felek”tir. Çiçekli ebrû ise “Necmeddîn ebrûsu” diye de anılır. Çiçekli ebrûnun yapılış şekli genelde hatip ebrûsuna benzer. Zemin döşendikten sonra, hatipte olduğu gibi boyalar atılıp çiçeğe benzeyecek şekiller tecrübeyle  verilmeye çalışılır.

image_pdfimage_print

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*