Padişah veya halifelerin; kanunları uygulamayan ve görevlerini kötüye kullanan devlet adamlarını uyarmak veya tahta çıktıkları zaman devleti adaletle idare edeceklerini bildirmek için yayınladıkları yazılı emir. Adalet hükmü.
Hüsn-i niyet sahibi hükümdarların İslamiyetten önceki devirlerde, adaletname türünden belgeler veya sözlü ifadelerle, idare ettikleri toplumları zulümden korumaya çalıştıkları görülmektedir. Resulullah efendimiz de, kendisine nazil olan Kur’an-ı kerimle ve hadis-i şerifleriyle insanlara zulmetmemeyi, adil davranmayı emir buyururlardı. Dini alem-şumul olduğu gibi, getirdikleri ve söyledikleri de bütün insanları içine alırdı. Veda hutbesi bu hususta bir örnek olarak söylenebilir. Hülefa-i Raşidin’in de, bu yolda güzel sözleri söyledikleri ve yazılı belgeleri verdikleri bilinmektedir. Ayrıca adaleti te’min etmek ve idare ettikleri insanların durumlarından haberdar olmak için, onlara kapılarını daima açık tuttukları da bilinen diğer bir husustur. Halktan herhangi bir kimse, istediği zaman halifenin huzuruna çıkıp bizzat halifenin yaptığı bir işten veya diğer idarecilerden şikayetçi olabilir, hakkını rahatlıkla isteyebilirdi. Bu geleneğin devamı olarak sonraki devirlerde hükümdarlar, “Divan-ı Mezalim”, “Divan-ı Adl”, “Divan-ı Ala” gibi isimlerle mahkemeler kurarlar, bizzat kendileri halkın şikayetçilerini dinlerler ve gerekli tedbirleri alırlardı. Bu şekilde divan tertibine Halife Mehdi ile Nureddin Zengi’nin çok riayetkar olduğu bilinmektedir. Selçuklu sultanları ve diğer Türk sultanları da, adalet divanları teşkil edip tebealarının daha huzurlu bir hayat sürmesi için gayret gösterirlerdi.
Bütün güzel adet ve gelenekleri, en güzel şekliyle alıp uygulamakla tanınan Osmanlı hükümdarları da, insanları rahat bir ortamda huzur içinde yaşatmak gayretinde idiler. Devlet merkezindeki halkın durumunu yakından takibeden Osmanlı sultanları, ülke büyüyüp merkezden uzak yerlerde karışıklık ve yer yer haksız davranışlar görülmeye başlayınca, ilgili yerlerin idarecilerine adaletname adı verilen yazılı belgeler göndermeye başladılar.
Adaletnameler, üç bölüm halinde hazırlanırdı. Birinci bölümde; şikayetler sıralanır ve belgenin gayesi belirtilir. İkinci bölümde; şikayetlerin değerlendirilmesi neticesinde yasaklanan veya serbest bırakılan hareketler zikredilirdi. Üçüncü bölümde ise, emirlerin tatbik edilmemesi neticesinde verilecek cezalar yazılırdı.
Adaletnameler, kadılar tarafından şer’iyye sicillerine işlenirdi ve isteyen herkese ücretsiz bir nüsha verildiği gibi, harkesin dinleyebileceği bir meydanda okunması mecburi idi. Adaletnamelerde beylerbeyi, sancakbeyi, kadı gibi idarecilere, kimseye zulmetmemeleri ve zulmettirmemeleri emredilirdi. Ayrıca adaletnamelerde belirtilen hükümlerin uygulanıp uygulanmadığı, merkezden gönderilen müfettişler vasıtasıyla gizlice teftiş edilirdi.
Osmanlılarda bilinen ilk adaletname, Yavuz Sultan Selim Han devrinde Eflaklar için yayınlandı. Daha sonraları buhran büyüyüp anarşi arttıkça adaletname sayısı da arttı. Çıkarılan adaletnamelerde idareciler kontrol altında tutulmaya müslim-gayri müslim ayırmaksızın tebeaya huzurlu bir ortam sağlamaya çalışıldı.
Osmanlı adaletnamelerinin yayınlanmasına sebeb olan şeylerden bazıları şunlardır:
- Vergi yolsuzlukları ve vergi olarak toplanan malların halka zorla uzak mesafelere kadar taşıttırılması, 2. Kadı naiblerinin sık sık teftişe çıkıp halkı rahatsız etmeleri, 3. Muhtelif devlet memurlarının; suçlulardan, kadılardan izinsiz cerime almaları, 4.Bid’atlerin yani sonradan ortaya çıkıp, halkın dinine, itikadına uymayan şeylerin ve hurafelerin yaygınlaşması, 5.Memurlukların yakınlarına verilmesi veya fahiş fiyatlarla satış yapılması, 6. Rüşvet, 7.Timarlı sipahiler, beylerbeyiler, sancak beyleri, mütesellimler, subaşılar, kethüdalar, kadılar, naibler, kassamlar, amiller, muhassıllar ve mübaşirler gibi memurların halktan, ücretsiz yem ve gıda maddeleri almaları.
1516 senesinde yayınlanan Eflaklar (Karadağ-Romanya bölgesi sakinleri) adaletnamesinde yasaklanan suistimaller ve bid’atler sırasıyla şunlardır:
- Semendire sancağını yazmış olan eminler tarafından yeni deftere sancak beyi için harman vaktinde her köyden belli mikdarda arpa, buğday tayin edilmiştir. Bunun dışında hiç kimse halktan fazla bir şey istemeyecektir. Bal, yağ, koyun, kepenek gibi şeyler almayacaklar, kadılar da bunları önleyeceklerdir. Fakat paraları ile almak isterlerse reaya ve Eflaklar da satmaktan çekinmeyeceklerdir.
- Kanuna göre elli evden bir kişi olarak alınan hizmetçiye gelince, beyler daha çok hizmetkar istemekte ve daha uzun zaman hizmette tutmağa çalışmaktadırlar. Yahut sancak beyi hizmetkar yerine bazan para almak istermiş. Bu da yasak edilmiştir. Kanuna göre işlem yapılacaktır.
- Padişah kapısına mahpus göndermek veya sair devlet hizmetleri için davar ve adam gerekirse lüzumu kadar alınacak, bu bahane ile fazla davar çıkarmak veya karşılığında para istemek gibi yollara gidilmeyecektir. Sancak beyinin, kendi hizmeti için davar ve adam istemesi yasaktır.
- Eflakların hane başına ödedikleri flori resmini toplamak için gidenler, her yerin kadısı ile birlikte bu resmi toplayacaklar ve kendileri için hane başına sadece bir akçe florici, bir akçe katibi alacaktır. Ayrıca, bahşiş ve başka adlar altında, hiçbir şey istemeyeceklerdir.
- Eflaklar, sancak beyine ev yapmak mecburiyetinde değillerdir. Ancak voyvoda için her nahiyede belli bir yerde nahiye halkı bir ev yapar ve tamirine bakar. Her gelen voyvoda orada oturur.
- Voyvoda, halktan istediğini parası ile ala. Para cezası veya siyaset cezaları hususunda kadının izni olmadan kendiliğinden hareket etmeye ve reayayı tutuklamaya. Voyvodalar zorla ot, arpa, saman ve tavuk almayalar.
- Eflakların çayırlarına, bahçelerine, tahıllarına ve terekelerine ve otlaklarına, sancak beyi ve adamları at salıverip zarar verdirmeyeceklerdir. Seyislerin reayadan yem ve yiyecek almasına müsade etmeyecektir.
- Domuzlar bir kimsenin tımarında otlamıyorsa, otlak hakkı alınamaz.
- Yeni gelen voyvodanın, primi (köy kethüdaları) birer karın yağ, birer kebe (kepenek) alması da yasaklanmıştır.
- Muharebe zamanında sancak beyleri voyvodaları ve subaşıları, knezler. (nahiye kethüdaları) ve primikurlar, Eflakların zorla atlarını, silahlarını alıyorlarmış. Bu da men edilmiştir.
- Hıristiyan köylerinde oturan Müslümanlardan hıristiyanlara zarar gelmiyorsa yerinde kalabilirler. Aksi halde yerlerinden göçürülecek. Müslümanlar bir arada oturacaklardır.
- Bu adaletname ile eski Despot Kanunu da kaldırılmıştır. (Despot Kanunu, bazı davaları Eflakların kendi aralarında hal etmeleridir. Bu adaletname ile her türlü ihtilafın kadı ve sancak beyi marifetiyle halledilmesi emredilmektedir).
Bir yanıt bırakın