Alm. Anarichie, Gesetzlosigkeit (f), Fr. Anarchie, İng. Anarchy. Bir toplumda otorite ve düzenin bulunmaması; buhran. Komutan yokluğu, yönetici, idare edici bir otoritenin bulunmaması, manasındaki Fransızca “Anarchie” kelimesinden gelir.
Anarşizim, hükumet idaresi bulunmayan, ferdiyetçi bir toplum kurmayı hedef alan bir teoridir. Anarşizim, devletin lüzumunu inkar eder. Beşeri münasebetlerde devlet otoritesini tamamen veya kısmen ortadan kaldırmayı gaye edinir.
Anarşinin tarihi çok eskilere dayanır. M.Ö. 342 – 270 yılları arasında yaşayan Yunanlı filozof Zeno anarşist felsefenin ilk mümessilidir. Her çağda kendine tarafdar bulan bu felsefe, tarih boyunca, toplumları ve devletleri tehdid etmiştir. Amerikalı başkanlardan William Mc Kinley, J. Kenedy, Rus Çarı İkinci Aleksandr, Avusturya İmparatoriçesi Elizabeth, Osmanlı padişahlarından Genç Osman, Üçüncü Selim Han, Abdülaziz Han, Türkiye başbakanlarından Nihat Erim, İtalya kralı Umberto, anarşistler tarafından öldürülen belli başlı büyük devlet adamlarıdır. Anarşizm devlete yönelik bir hareket olduğundan, hedef olarak özellikle devlet başkanlarını ve birinci derecedeki idarecileri seçer.
Anarşi bilhassa 18 ve 19. yüzyıllarda Avrupa ve Amerika’da yayılmış ve bir fikir akımı haline gelmiştir. İngiliz William Godwin, Fransız J.P. Proudhon bu akımın güçlü savunucularıdır. On dokuzuncu yüzyıl sonlarında Rus anarşisti Bakunin, fiili önderlik yaparak şiddet hareketlerini başlatmıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası nükleer dengenin kurulmasıyla sıcak harbi göze alamayan büyük devletler, ekonomik ve politik isteklerini gerçekleştirmek için anarşiyi silah olarak seçtiler. Birçok devleti iç savaşa sürüklediler ve neticede anarşi uluslararası bir nitelik kazandı.
Anarşist unsurlar, başvurdukları eylemlerle, devlet otoritesini sarsmak ve teröre kargaşa ortamı hazırlayarak, ülkeyi yönetilmez hale getirmek için çalışıp mevcut düzenin değişmesine zemin hazırlarlar. Bu duruma düşmüş bir ülke üzerinde menfaati bulunanlar, birbirleriyle kıyasıya çarpışmaktadırlar. Bu hal ise o ülkenin iç savaşa sürüklenerek parçalanmasına sebep olmaktadır.
Uluslararası anarşi 1950 – 60 yılları arasında planlı bir hazırlık dönemi geçirdi. Bilhassa 70’li yıllarda bir çok devletin başına bela olan anarşi, 1980’de doruk noktasına ulaştı. Bu dönemler içerisinde anarşinin, Güney Amerika, Ortadoğu, Batı Avrupa, Afrika ve Asya ülkelerine yayıldığı görülmektedir.
Anarşinin bu kadar yaygınlaşmasında bazı devletlerin rolü ve desteği olduğu gibi, aşağıdaki hususların da tesiri olmuştur:
Uluslararası ulaşım ve haberleşmenin gelişmesi.
Teknolojik gelişmelerin yeni cihaz ve silahların yapımında kolaylıklar sağlaması.
Uluslararası anarşi örgütlerinin en büyük mali kaynağı olan silah ve uyuşturucu madde kaçakçılığında bazı devletlerin destek olması.
Uluslararası terör örgütleri arasındaki, istihbarat, eğitim, malzeme sağlanması ve eylem konularında işbirliğinin gelişmesi.
Kendi ülkelerini zarara sokmadıkça, anarşi karşısında hükumetlerin ve halkın hareketsiz kalmaları.
Batılı demokratik ülkeler ile diğer demokratik ülkelerdeki idarenin anarşinin gelişmesi için uygun imkanlar sağlaması.
Batılı toplumların kendi hükumetlerinin anarşiye karşı aldıkları tedbirleri kabul etmeyip karşı çıkmaları.
Batıdaki toplumların, anarşi örgütlerinin ve bunların ardındaki güçlerin propagandasının etkisinde kalmaları.
Mevcut siyasi rejimlere karşı, devletlerarası platformda cepheler teşkil edilmesi.
Hükumetlerin müsamaha ve geniş fikirliliğinden faydalanılarak, çeşitli sosyal ve ekonomik konuların sömürülmesi.
Günümüzün dünyaca meşhur anarşistlerinden biri de çakal adıyla tanınan Carlos Marigella’dır. Birçok olaya karışan bu uluslararası terörist, bir el kitabında şöyle demektedir: “Büyük şehirlerin girişine yerleşin. Gelişmekte olan bütün ülkelerde köyden şehre bir akın vardır. Fakir ve iş arayanlara gecekondular vererek kendinize bağlayın. Giriş ve çıkışları kontrol edin. Elektrik, su, yol gibi altyapının gelmesini engelleyin. Böylece olayları gayet rahat sömürebilirsiniz…”
Ülkemiz, stratejik önemi ve tabii zenginlikleri ile sürekli olarak yabancıların ilgisini çekmektedir. Bu yüzden, eski tarihlerden beri dış mihraklı anarşi hareketlerine sahne olmuştur. Sultan İkinci Abdülhamid Hana günün meşhur anarşisti Belçikalı “Jorris” tarafından suikast düzenlenmiştir. Hadiseler “İttihat ve Terakki” zamanında daha da artarak devam etmiştir. Sadrazam Mahmud Şevket Paşa anarşistler tarafından vurulmuştur.
Birinci Dünya Savaşına gelinceye kadar binlerce insan anarşik hadiseler yüzünden öldürülmüştür. Savaş esnasında yavaşlayan hareketler Cumhuriyet devrinde de devam etmiş ve bilhassa 70’li yıllarda alabildiğine artmıştır.
Ülkemizde, 26 Aralık 1978 – 11 Nisan 1983 tarihleri arasında 40.000 civarında olay olmuş ve 5634 kişi hayatını kaybetmiştir. Ayrıca olaylarda 11.268 kişi de yaralanmıştır.
15 Ağustos 1984 tarihinden 9 Nisan 1990 tarihine kadar geçen sürede 25 subay, 24 astsubay, 238 er ve erbaş, 13 polis şehit düşmüş, aynı dönemde 57 köy korucusu, 13 muhtar, 17 öğretmen PKK tarafından acımasızca öldürülmüştür. Çoluğu çocuğuyla, kadını ve erkeğiyle, yaşlı ve genciyle, sivil halktan 579 yurttaşımız da aynı dönemde PKK teröristlerince öldürülmüştür. Öldürülen PKK sayısı 610’dur.
Temmuz 1992 sonuna göre 500 bölücü örgüt militanı ölü olarak ele geçmiştir. Sağ olarak yakalananların sayısı 800’dür.
Son 5 yılda (Temmuz 1992 sonuna göre) 2500 PKK militanı ölü veya sağ yakalandı. 4200 kalaşnikof otomatik tüfek, 2000 piyade tüfeği ve binlerce tabanca ele geçirildi. Son 5 yılda 830 asker, polis ve korucu şehit oldu. 850 sivil öldü. PKK Nisan 1992’den bu yana militan sıkıntısı çekmektedir. İçişleri Bakanlığına göre PKK 1988’de 315; 1989’da 802; 1990’da 801; 1991 yılında 1165 terör olayı meydana getirmiştir.
Bir yanıt bırakın