Alm. Soziologie (f), Fr. Sociology, İng. Sociology.
Her kategoriden sosyal olayların genel karakterlerini inceleyen ve onları birleştiren münâsebetlerin ilmi. Sosyoloji diğer bir târifle insan gruplarının yapılarını, fonksiyonlarını, bu yapı ve fonksiyonlardan meydana gelen değişmeleri, bu değişmeler sonucu meydana çıkan sosyal problemleri, kısaca, her türlü sosyal hâdise, vaka ve teşekkülü kendine has metodlarla inceleyerek kânunlara, prensiplere bağlayan ve sosyal problemlere çözüm arayan pozitif bir ilim dalıdır.
Târihçesi: Bir ilim olarak sosyolojinin doğuşu pek yenidir. Bununla berâber, sosyal hayâtın yorumlanmasıyla ilgili çalışmalar çok eskidir. Eski Yunan’da, Hıristiyan ve İslâm dünyâsında yetişen pekçok fikir adamı toplum hayâtıyla ilgili görüş, düşünüş ve yorumlarını ortaya koymuşlardır. Eflâtun, Aristo, Saint Augistin, Thomas Moodrus, Thomas Campenella, Niccola Machiavel gibi Yunan ve Hıristiyan fikir adamlarının yanında 9. yüzyılda yaşayan Türk filozofu Uzlukoğlu Muhammed Fârâbî, Bîrûnî ile 15. yüzyılda yaşıyan Tunuslu târihçi Abdurrahman İbn-i Haldun sosyolojinin önemli bilginleridir. Sosyoloji ilminin kurucusu İbn-i Haldun; metodunu ortaya koyanAuguste Comte’tur. Fârâbî El-Medinet-ül Fâzılâ (Faziletli Şehir) isimli kitabında toplumla ilgili görüşlerini belirtir ve bugünkü Birleşmiş Milletler fikrini ileri sürerek toplumların birbirlerini tamamlamaları lüzumuna inanır.
İbn-i Haldun ise, insan toplulukları hakkındaki görüşlerini Mukaddime isimli iki ciltlik ünlü eseriyle ortaya koymuştur. Bu kitap, yazdığı târih kitabının önsözü mahiyetindedir. İbn-iHaldun târihte ilk defâ sosyal hayâtın objektif ve determinizme bağlı bir yorumunu yaparak, oradan genellemelere varmaya çalışmış ve dolayısıyle sosyoloji ilminin temellerini atmıştır. O, sosyoloji ilmine İlm-i Tabiat-i Umran adını vermiştir. İnsanların cemiyetler hâlinde birbirleriyle yardımlaşarak memleketleri îmâr etmelerini ve yaşayışları için gereken geçinme vâsıtalarını, sebeplerini, âletlerini hazırlamalarını“Umran” kelimesiyle ifâde etmiştir. Ancak bu ilmin siyâset, ahlâk, hitâbet ve başka ilim ve fen cümlesinden olmayıp, kendi başına bir ilim olduğunu açıklamıştır. Târih inceleme metodunu ilk defâ kullanarak, sosyal hayâtın ilmî yorumuna öncülük etme şerefi, bu Müslüman târihçiye âittir. (Bkz. İbn-i Haldun)
Sosyoloji terimini ilk defâ kullanan, 19. yüzyılda yaşıyan Fransız sosyoloğu Auguste Comte’tur. Auguste Comte, ferdin psikolojik davranışlarını dahi, sosyal kaynaklı kabul ederek, ferdî ruhları inkâr edici bir metodla sosyolojisini kurmaya çalıştı. Batı dünyâsında, Auguste Comte, sosyal hayâtın ilk pozitif ve objektif yorumcusu olmak önceliğine de sâhiptir. Auguste Comte’un ferdin her şeyini cemiyete bağlayan bu aşırı anlayışı diğer sosyologlar tarafından şiddetle tenkit edilmiştir. Karl Marx ise cemiyetleri, her türlü bağlantıdan ayrı, yalnızca maddî bağlarla birbirine bağlamış insan grupları şeklinde ele almıştır. Bu ikisinin insanlığın geçmişi ve toplumlar hakkındaki görüşleri tamâmen farklıdır.
Karl Marx’tan sonra Almanya’da yetişen Weber eski Çin, Hindistan ve Modern Avrupa’nın dînî ve sosyal sistemleri hakkında çalışmalarda bulundu. Elde ettiği bilgileri Marx’tan daha teferruatlı olarak ortaya koymuştur. Weber, üretimin sosyal organizasyonu hakkında Marx’ın yolunu tâkip ettiyse de, sonunda bir toplumun politik ideolojisiyle sistemlerinin ayrı hürriyetlere sâhip olduğunu belirtti.
Fransa’da Emile Durkheim, Auguste Comte’u tâkip ederek sosyoloji ilmini geliştirmeye çalıştı. Bilhassa “kollektif ruh” ile “ferdî ruh”u birbirinden ayırıp birincisini ikincisine üstün tutarak, sosyolojiyle psikolojinin konularını birbirlerinden ayırmayı denedi. Auguste Comte’unun hatâlarını düzeltmeye başladı ve bunda da başarılı oldu.
Fransız sosyologlarından deneysel sosyolojinin kurucusu F. Le Play (1806-1882) ise, sosyoloji terimini beğenmeyerek yerine Science Social teriminin kullanılmasını tavsiye etti. Türkiye’de Prens Sabahaddîn bu yeniliği benimseyerek bu ilme İlm-i İçtimâî adını verdi. Ziyâ Gökalp ise, sosyoloji terimi yerine İçtimâiyat kelimesini kullandı.
Günümüzde sosyoloji alanında herbiriyle boğuşan, ters düşen ve çatışan birçok ekoller bulunmaktadır. Sosyal olayları ve toplumları açıklayış tarzına göre ekollerin arasında farklılıklar meydana gelmiştir. Bu ekollerin bir kısmı şunlardır:
Coğrafyacı ekolü, mekanik ekolü, demografi ekolü, antropoloji ekolü, Darwinci ekolü, pozitivist teori ekolü, Durkheimciler, Strüktüralistler, ekonomist ekolü, hukukçu ekolü, dîni temel alanlar, töreyi-âdeti-ahlâkı temel alanlar, Le Playciler, Bilimsel sosyoloji ekolü, bütüncü (geştalt) ekolü.
Ayrıca psikolojiden etkilenen ekoller olarak şunlar sayılabilir: İçgüdüyü temel alanlar (Freud, Hans Blüher…), içebakış ekolü, davranışçı ekolü.
Sosyolojinin konusunu tâyinde, konularını yorumlamada, farklı görüş ve sistemler, bu ilim alanında ağırlığını duyurmaktadır. Sosyoloji ilmi kısa zamanda başarılı adımlar atarak gelişmiştir. Çağdaş sosyologlardan P.Sorokin, A.Toynbee, Prof. C. Zimmerman gibi sosyologların bu ilim konusunda çalışmaları dikkati çekmektedir. Özellikle P. Sorokin Çağdaş Sosyoloji Teorileri adlı kitabında, bütün klasik sosyologları tenkit etmekte, mevcut sosyoloji ekollerinin yetersizliklerini ortaya koymaktadır.
Sosyolojinin konusu: Sosyoloji, insanın sosyal hayatını inceler. İnsanlar yaratılışlarının bir gereği olarak toplu olarak yaşarlar. Toplu halde yaşayan insanların karşılıklı olarak birbirine tesir etmesi sonucu toplumda birtakım ortak münâsebetler meydana gelir. Sosyoloji, topluluk hâlinde yaşayan insanların birbirlerini karşılıklı olarak etkilemesinden meydana gelen sosyal kuruluş ve münâsebetleri inceler. Sosyolojinin konusunu teşkil eden sosyal hayata sosyal gerçek denir. Sosyal gerçeklik incelenirken grup kavramı üzerinde önemle durulur.
Sosyal grup: İkiden fazla şahıs arasında anlamlı bir etkileşim, benzer faaliyet ve belirli bir süre devam edecek her türlü insan kümeleşmesini ifâde eder. Grup, diğer insanlara göre bir diğerine daha fazla muhtaç olan insanların meydana getirdikleri kümeleşmeler diye de târif edilmektedir. Grup, müşterek ihtiyaçlar etrâfında insanların toplanmasından doğduğu için aralarında ihtiyaç bağı bulunmayan insan topluluklarına ise kalabalık denir.
İnsan grupları, nicelik ve niteliklerine göre şöyle sınıflandırılmaktadır: a) Toplum, b) Kamu (cemiyet), c) Topluluk, d) Toplantı.
Toplum, genelde belli bir bölgede oturan, kendi aralarında çoğalan ortak tecrübeleri ve temel hizmet kurumları bulunan devamlı gruplardır. Meselâ âile, köy, kasaba, şehir gibi. Bir toplumun cemiyet adını alabilmesi için, grubu meydana getiren toplumların ve birimlerin tipik bir kültürde birleşmeleri gerekir. Her millet ayrı bir cemiyet ifâde eder. Meselâ, Kıbrıs’ta iki ayrı cemiyet vardır. Çünkü, buradaki insanlar iki ayrı kültür etrafında toplanmışlardır.
Topluluk, belli bir mekânda oturan, fertleri üreme olmayıp toplama olan, fertleri değiştiği halde, genel havası ve gâyesi değişmeyen gruplara denir. Meselâ, okul, ordu, fabrika gibi. Toplantı ise, ortak ihtiyaçlarla bir araya gelen, kendine has genel havası ve gâyesi bulunan kısa süreli gruplardır. Meselâ; mitingler, konferanslar, maçlar gibi.
Sosyolojinin konusu olan sosyal hayatın içinde sosyal yapı, sosyal fonksiyon, sosyal değişme ve sosyal problemler vardır. Sosyal yapı, bir grubu meydana getiren birimlerin birbirlerine göre durumları ve bunların bir arada genel görünüşleridir. Grubu meydana getiren kısımlar (bölümler), bir diğerine veya grubun diğer gruplara göre yaptığı iş ve hareketlere ise sosyal fonksiyon denir. Sosyal değişme de, iç ve dış etkilerle grubun veya grubu meydana getiren birimlerin sosyal yapı ve fonksiyonlarında görülen değişmelerdir. Meselâ siyâsî ve askerî çatışmalar ve işgaller, toplumlarda değişmeye sebep olur.
Sosyolojinin konusunu P. Sorokin şöyle sıralamaktadır:
1) Çeşitli sosyal olaylar arasındaki münâsebet ve nitelikleri inceler. Meselâ, ekonomi-din, âile-ahlâk gibi.
2) Sosyal olaylarla sosyal olmayan olaylar arasındaki münâsebet ve bağıntıları inceler. Meselâ, iklim-moda gibi.
3) Bütün sosyal olay sınıfları arasındaki genel ilişkinin karakterini inceler.
Sosyoloji, cemiyet hayâtını bütünüyle ve tam isâbetli bir şekilde kavramaktan henüz mahrumdur. Dünyadaki insan topluluklarının farklı maddî ve manevî yapıda oluşları, bu ilmin prensiplerinin bütün cemiyetlere uygulanmasını ve doğru neticeler alınmasını güçleştirmektedir. Hele geçmiş insan toplulukları hakkında ileri sürülenler ise şahsî görüşlerden öte bir değer taşımamaktadır. Bu sebepten sosyologlar arasındaki farklılık ve zıtlıkların sayısı giderek artmaktadır.
Sosyolojinin bölümleri: Sosyoloji iki ana bölüme ayrılmaktadır. Bunlar, sosyal morfoloji ve sosyal fizyolojidir. Sosyal morfoloji; toplumların maddî yapılarını, sosyal dokuları yönünden inceleyen bir bölümdür. Bunun da alt bölümleri vardır. Bunun bölümleri ise sosyo-coğrafya ve demografi (nüfus bilim)dir. Sosyal fizyoloji de, toplumun birer organı durumunda bulunan sosyal kurumların işleyişini ve görevlerini inceler. Bir toplum içinde görülen belli başlı kurumlar ise din, ahlâk, hukuk, âile, devlet, ekonomi, sanat, eğitim, dil, bilimdir. Sosyal fizyoloji bu kurumları tek tek ele alıp doğuş ve kuruluşlarını, gelişmelerini, toplum içindeki vazifelerini ve bunların birbirleriyle olan münâsebetlerini inceler. Bu kurumlardan hukuk, eğitim, ekonomi, dil günümüzde büyük birer sosyal bilim hâline gelmiştir.
Sosyoloji ve diğer bilimler: Sosyoloji, toplumların davranışlarını yapısını çeşitli yönleriyle incelediği için, çalışma alanı çok geniştir. Bu alandan birçoğu ayrı ayrı bilimlerin konusu içine girer. Sosyoloji, insanların anlaşarak bir toplumu meydana getirme konusundaki davranışlarını anlamak için psikolojiden faydalanmaktadır. Ayrıca, târih boyunca çözülüp dağılan toplulukları incelemek için târih ilminden faydalanılmaktadır. Sosyolog, toplumların çözülme ve dağılmalarının sebeplerini belirli, isim yapmış bir toplum bakımından değil, bu konuda genel prensiplere, genelleştirmelere ulaşmak için açıklar. Târih ise belirli, isimli sosyal olayları, sırf bunlara has özellikleri bakımından incelemektedir.
Çok eski zamanlarda yaşamış toplulukların durumu hakkındaki bilgileriyse arkeolojiden alır. Târihteki toplumları incelerken; insanların barınak, hammadde, dikkate çarpan yiyecek bakımından toprağa bağlı olmaları en önemli özelliktir. Onun için coğrafyanın bir bölümü olan beşerî coğrafyadan faydalanmaktadır. Sosyoloji bunun yanında ekonomi, biyoloji, politika’dan da faydalanmaktadır.
Soru anket cetveli; herhangi bir sosyal meseleyi açıklamak gâyesiyle önceden hazırlanan bir takım soruları bir grubun fertlerine sorarak görüşlerini tespit etmektir. Soru anket cetveli mülakat şeklinde fertlerle tek tek görüşme yoluyla yapılabileceği gibi, mektup, dergi, gazete vb. yayın organlarından faydalanılarak da yapılabilir. Soru sorulan fert sayısı ne kadar çok olursa, toplumun tamamı hakkında o kadar kesin bilgi elde edilir. Soru cetvelleri bazan insanların özel ve gizli sosyal yaşayışları hakkında bilgi toplamak için de kullanılır. Bu konular aleni olursa, kimse doğru cevap vermez. Bu gibi durumlarda anketi uygulayanların becerisi de sonucu etkiler.
Monografi; bir sosyal grubu veya sınırları belirlenmiş dar bir konumu, belirli bir plân ve bütün incelikleriyle derinlemesine mücerret olarak incelemektir. Le Play (1806-1882) adlı bir Fransız mühendis tarafından kurulmuştur. Toplumlarda reform yapmak üzere bu metod geliştirildi. Bu metodu daha teferruatlı bir araştırma plânı hâline getiren H.Tourville’dir. Bu metod sosyologlar tarafından geliştirilerek ayrıntılı cetveller hâlinde sosyal araştırmalarda kullanılmaktadır.
Târihî inceleme; sosyal araştırmalarda toplum olaylarının geçmişini gösteren târihi bilgilerden faydalanma yoludur. Sosyal olayları sâdece bugünkü halleriyle incelemek çok defâ kifâyet etmemektedir. Sosyal olayları daha iyi anlamak için onların meydana gelişlerini, yâni kuruldukları günden bugüne kadar nasıl geliştiklerini ne gibi merhalelerden geçtiklerini bilmek gerekir. Sosyolojide târihi olayları kullanarak sosyal olayları açıklayan bellibaşlı sosyologlar A.Comte, Spencer, Cosentini ve E. Durkheim’dir.
Sosyolojide araştırma metodları: Sosyolojide, araştırma konusunun özelliğine göre çeşitli metodlar kullanılır. Bunlardan gözlem, istatistik, soru çizelgesi, monografi, târihî inceleme, sosyometrik test önemli olanlarıdır.
Gözlem, bir grup içindeki sosyal vak’aları yerinde meydana geliş ânında tespit etmektir. Olaylara katılmadan yapılan gözlem ve olaylar içinde yaşayarak yapılan gözlem olmak üzere iki türlü gözlem yapılır. Olaylara katılmadan yapılan gözlemde araştırıcı dışardan bir seyirci gibi olayları tâkip eder. Olayların içinde yaşayarak yapılan gözlemde ise araştırıcı inceleme yapacağı sosyal grubun içinde grubun bir üyesi gibi yaşayarak, grubun teşkilat ve işyerini içten tespit eder. Bu gözlemde sosyal olaylar, gerçek teşekküllerle ve bütün ayrıntılarıyla yakından incelenir.
İstatistik, sayılabilen ve ölçülebilen sosyal hâdiselerin meydana gelişlerini rakamlarla tespit etmek ve değerlendirmektir. Bir toplumdaki evlenme, boşanma, suç ve cezâ istatistiklerini yapmak bu hâdiselerin seyri ve toplum düzeni hakkında bize bir fikir verir. Bunların grafikleri yapılarak ve diğer toplumlarla karşılaştırılarak daha derin açıklamalar yapılabilmektedir. Yanyana ve birbiri arasında görülen hâdiselerin istatistiklerinin berâberce artıp eksilmesine dayanarak bu iki hâdise arasında bir sebep-sonuç münâsebeti kurmak mümkün olur.
Sosyometrik test; gruplaşma münâsebetlerini meydana geliş sırasında yakalayarak, ölçmeye çalışan bir metoddur. Amerika’da Moreni tarafından kurulan deney sosyolojisinin en yeni dallarından biridir. Bir gruptaki kişiler arasında çeşitli bağıntılar vardır. Fertler bu münâsebetlerle birbirlerine yaklaşırlar ve uzaklaşırlar. Bir grup içindeki fertlerin, sosyal münâsebetler bakımından birbirine yaklaşma ve uzaklaşma dereceleri sosyometrik testlerle ölçülür. Sosyometriyle grup fertleri arasındaki ilişki bağının derecesi, sıklığı ölçülür. Bu, aynı zamanda ilişkisizliği de yansıtır. Uygulanırken grup fertlerinin kim ile veya kimlerle belirli bir işi yapmak istediği sorulur. Cevaplara göre grup içindeki sevilen ve sevilmeyen fertler ortaya çıkabileceği gibi sosyal gruptaki homojenlik de istatistikî bir şekilde tespit edilir. Sosyometriyle şahsiyet özellikleri, demografik yapılar da ortaya çıkar. Ayrıca, grupların tutumları, inançları ve değerleri de tespit edilir.
Bir yanıt bırakın