Washington

ABD’nin başşehri. Tam ismi Washington, D. C. dir. District of Columbia ile aynı alanı kaplar. Washington şehrinin nüfûsu 600.000’in üzerindedir. Metropollerle birlikte nüfûsu 3.500.000 civârındadır. Washington, Potomac Nehri kıyısında, nehir üzerinde yapılan taşımacılığın başlangıç noktasında yer alır. Kuzeydoğusunda Maryland, güneybatısında da Virginia eyâletleri bulunur.

Washington, idâre merkezi olarak plânlanıp kurulan az sayıdaki başşehirden biridir. Şehrin ilk plânını Fransız askeri mîmar L’Enfant yaptı. 1791’de tamamlanan plânın temel unsurlarını Capitol, Mall adlı mesire yeri ve sonradan Beyaz Saray olarak isimlendirilen mâlikane teşkil ediyordu. Plânda şehrin merkezinde Capitol ile Beyaz Sarayın bulunması ve birbirlerini dik açıyla kesen caddelerin bu iki binâdan başlayarak şehrin dört bir yanına dağılması öngörülmüştü.

Şehirdeki resmî binâların çoğu Capitol ile Beyaz Saray arasında uzanan ve Federal Üçgen olarak bilinen bölgede toplanmıştır.

Washington’da çoğu devlet adamlarına veya savaş kahramanlarına âit 300’den fazla heykel veya âbide vardır. Bunların en meşhurları Mall olarak bilinen bölgede, Capitol’ün batısında yer alan Washington Anıtı ile bu anıtın güneyindeki Jefferson ve batısındaki Lincoln anıtlarıdır.

Şehrin kuzeybatı ucunda yer alan ve Maryland banliyölerine doğru sokulan semtte genellikle orta sınıftan kişilere âit evler bulunur. Şehrin batısında yer alan ve Potomac Nehrine bakan Georgetown, Washington’ın en eski ve en iyi semtidir. Bu semtlerde yabancı elçilik binâlarıyla büyük kiliseler, özel kulüpler ve güzel evler yer alır.

Şehir nüfûsunun büyük bölümü federal hükümete âit kuruluşlarda çalışır. Şehrin ikinci mühim gelir kaynağı da turizmdir. Diğer ekonomik unsurların şehrin ekonomisi içindeki payı çok düşüktür.

Washington, yirminci asrın ortalarında bir “federal şehir” olmaktan çıkıp ülkenin  önde gelen haberleşme merkezlerinden biri durumuna gelmiştir. Şehirde ayrıca pekçok millî şirket ve kuruluşun merkezi vardır. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünyâ Bankasının (IBRD) varlığı, milletlerarası ticâret ve finans ilişkilerinde eşgüdüm sağlayan bir merkez olarak şehrin önemini daha da arttırmaktadır.

Washington’da şehiriçi ulaşım, Washington Metropoliten Alanı Taşımacılık idâresi tarafından işletilen tren, metro ve otobüslerle sağlanır.

Washington, ülkedeki federal yönetim birimi statüsüne sâhip tek şehirdir. Yönetim biçimi pekçok merhaleden geçerek şimdiki yönetim şeklini almıştır. 1973’te belediye başkanının ve şehir konseyi üyelerinin dört yılda bir yapılan seçimlerle belirlenmesi karara bağlandı. Ayrıca şehir konseyinin üye sayısı 13 olarak tespit edildi ve belediye başkanı ile şehir konseyinin yetkileri genişletildi.

Washington’da dokuz üniversite ve yüksek okul vardır. Bunların başlıcaları bölgedeki en eski yüksek öğretim kurumu olan Georgetown Üniversitesi, 1860’larda siyahların tahsil göreceği bir yükseköğretim kurumu olarak açılan Howard Üniversitesi, George Washington Üniversitesi ve Amerikan Üniversitesidir.

İkinci Dünyâ Harbinden sonra bir kültür merkezi olarak da gelişmeye başlayan Washington’da bir seri müze, sanat galerisi, konser salonu ve kütüphâne bulunur. Şehirde ayrıca Smithsonian Institution’a bağlı pekçok müze ve araştırma kurumu vardır. Bunlardan Millî Tabiat Târihi Müzesi, antropoloji, biyoloji ve jeoloji alanında ülkenin önde gelen müzelerinden biridir.

Washington aynı zamanda geniş parkları ve yeşil alanlarıyla da tanınır. Yaklaşık 710 hektarlık bir alanı kaplayan Roch Creek Parkı, dünyânın, bir şehrin sınırları içinde kalan en geniş parkıdır.

Millî bir başşehir kurma fikrinin ilk defâ Haziran 1873’te Kongrenin Philadelphia’daki toplantısında ortaya atıldığı bilinmektedir. Şehrin kesin yerinin seçimi, ABD’nin ilk başkanı George Washington’a bırakılmıştı. Şehrin plânını çizme işi Fransız mîmar L’Enfant’a verildi. Eylül 1805’te Capitol’ün temelleri atıldı; aynı dönemde projesini İrlandalı Hoban’ın yaptığı Beyaz Sarayın yapım çalışmaları başladı. Ekim 1800’de hükümet dâireleri Philadelphia’dan Washington’a taşındı ve Başkan John Adams Beyaz Saraya yerleşti.

Washington, ülkenin öteki kesimlerine uzak kaldığı için, başlangıçta bir gelişme gösteremedi. 1808’de nüfûsu beş binin altındaydı. Şehir 1814’te İngiliz ordusunun bölgeyi işgâli üzerine boşaltıldı. Bu olay, ABD halkının Washington’ı başşehir olarak benimsemesinde tesirli oldu.

İç savaş sırasında ve sonrasında nüfusu hızla artan şehre iç savaştan sonra yaklaşık kırk bin azatlı köle yerleşti. On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru şehirde bir yandan görkemli anıtlar inşâ edilirken bir yandan da fakir mahalleleri ortaya çıkmaya başladı. Washington, yüzyılımızda yerli ve yabancı turistlerin akın ettiği bir şehir hâline geldi.

image_pdfimage_print

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*