Mısır’da yetişen İslam alimi ve evliyanın büyüklerinden. İsmi, Abdülvehhab olup, babasının ismi Ahmed‘dir. İmam-ı Şa’rani ve Kutb-i Şa’rani lakablarıyla da meşhur oldu.
1493 (H. 898)te Mısır’ın Kalkaşend kasabasında doğdu.
1565 (H. 973)’de Mısır’da vefat etti.
Kahire’de küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Henüz yedi yaşındayken Kur’an-ı kerimi ezberledi. Zamanının büyük alimlerinden maddi ve manevi ilimleri okudu. Zekası, çalışkanlığı ve anlayışıyla hocalarının gönlünü feth etti. Kendisine ilim öğreten ve feyz veren alimlerin arasında; şeyhülislam Zekeriyya el-Ensari, Aliyyü’l-Havas, Efdalüddin, Muhammed Mağribi, Hasan Iraki gibi meşhur alimler de vardı. Genç yaşında hadis ve fıkıh ilimlerinde üstad oldu. Mısır’daki Şafii alimlerinin en yükseklerinden oldu. Tasavvuf ilminde de yetişerek pekçok velinin feyz ve teveccühlerine kavuştu. Zamanında yaşayan alimler ve halk onun derslerinde ve vazlarında bulunarak çok istifade ettiler. Ezher Camiinde civar yerlerden akın akın gelenlere ders verdi. Çok talebe yetiştirdi. Pekçok kerametleri görüldü. Kendisine zamanının kutbu (en büyük evliyası) olduğu bildirildi. Aleyhinde konuşanlar rüyalarında ikaz edilir ve düşmanlıktan vaz geçerlerdi.
Bunlardan biri, Şeyh Sa’deddin Sanadidi idi. Bu zat, Ahmet Bedevi’nin kabri yanında okunan mevlitte Şa’rani’nin bulunmasını hiç hoş karşılamamıştı. Kalbinden bu hali Ahmed Bedevi’ye şikayet etmişti. Gece rüyasında Resulullah’ın, Şeyh Şa’rani’yi kucaklayıp bağrına bastığını gördü. Şa’rani’nin iki memesinden süt akıyor ve mevlidde bulunanlar kana kana bu sütü içiyorlardı. Resulullah’ın karşısında duran Ahmed Bedevi de: “Yardım isteyen Abdülvehhab’ı ziyaret etsin” diyordu. Bu zat rüyadan uyanınca tövbe etti. Abdülvehhab Şa’rani’nin en yakın talebelerinden oldu.
Darda, sıkıntıda ve hasta olanların sığınağı ve manevi doktoru idi. Cenab-ı Hak, onun duaları bereketiyle belaları, sıkıntıları kaldırırdı.
Cinlere de fetva verirdi. Cinler müşkillerini 75 sualde toplayıp kendilerine getirdiler ve dediler ki: “Ey şeyhülislam, bizim alimlerimiz bunlara cevab veremedi ve bunların hakikatini ancak insanların alimleri bilir dediler.” Onlara cevap olarak Keşf-ül Hicab ver-Ran an Vechi Es’ilet-il Can kitabını yazdı. Bu eser, yazdığı meşhur kitaplarından biridir.
Allahü teala Abdülvehhab-ı Şa’rani’ye pekçok ihsanlarda bulundu. O, güneşin batışından doğuşuna kadar cansız eşyanın ve hayvanların tesbihlerini duyardı. Allahü tealanın izniyle hiç bir mahluktan korkmazdı. Yılandan, akrepten, timsahtan, hırsızdan, cinden ve benzerlerinden korkmaz, dinin emirlerine ve yasaklarına uygun olarak onlardan uzak dururdu. Yavuz Sultan Selim Hanın Mısır’ı fethi sırasında hazır bulundu.
Resulullah efendimizin “aleyhisselam” zahir ve batın ilimlerinde varisi olan Abdülvehhab-ı Şa’rani çok sayıda pek kıymetli kitablar yazdı. Bu kitabların en kıymetlisi dört mezhebin fıkıh bilgilerini bir araya topladığı El-Mizan-ül-Kübra adlı kitabıdır. Bu kitabında mezheblerin birleştirilemeyeceğini delilleriyle izah etmiştir. Evliya hayatlarını anlatan Et-Tabakat-ül-Kübra adlı eserinden başka, El-Envar-ül- Kudsiyye adlı eseri de vardır. El-Ecvibet-ül-Merdiyye, El-Bahr-ül-Mevrud, Ed-Dürer-ül-Mensure, El-Kibrit-ül-Ahmer de kıymetli eserlerinden bazılarıdır. Esma-ül-Müellifin adındaki kitapta pekçok eserinin isimleri yazılıdır.
Bir yanıt bırakın