Alm. Thron (m), Fr. Tröne (m), İng. Throne.
Hükümdarların merâsim günlerinde ve resmî kabullerde oturdukları, değerli taş ve mâdenlerle süslenmiş büyük makam koltuğu, sedir. Mısır, Mezopotamya, Anadolu gibi medeniyet merkezlerinde bulunan ilk çağlara âit taş kabartmalarda tahtın, tek koltuk, sandalye ve sedir şeklinde yapıldığı, hükümdarın ününü ve zenginliğini yansıtan şekiller aldığı görülür.
Taht, târih boyunca hükümranlık alâmeti sayıldı. Hükümdarlar, taht üzerinde oturarak yabancı elçileri kabul ettiler. Üst seviyedeki devlet yöneticileriyle görüştüler. Batıdaki Hıristiyan hükümdarlar papanın elinden taç giyerlerken, Doğu’daki İslâm hükümdarları, tahta çıkarak saltanatlarını îlân ederlerdi. Osmanlılar, bu usûlü daha da geliştirdiler. Pâdişâhlar, “Cülûs merâsimi”nin ardından tahta otururlar, memur ve askerlerine “cülûs bahşişi” dağıtarak onların duâsını alırlardı.
Osmanlı tahtları içinde; Üçüncü Murâd Hana veziri İbrâhim Paşa tarafından hediye edilen “Bayram Tahtı”, Birinci Ahmed Han ve Dördüncü Murâd Han adına yapılan tahtlar meşhurdur.
Târihte kendine mahsus özellikleriyle meşhur olmuş tahtlar vardır. Kimi, âit olduğu hükümdara nispetiyle ehemmiyet kazanmış, bâzıları da, yapılarındaki özellikleriyle meşhur olmuştur. Bunlardan; Saba Melikesi Süleymân aleyhisselâmın zevcesi Belkıs’ın yirmi metre boyunda, ellibeş metre eninde, çeşitli cevher ve mücevherlerle süslenmiş tahtıyla İstanbul Topkapı Sarayı Müzesinde bulunan “Şah İsmâil” tahtı nâmıyla bilinen taht en meşhurlarıdır. İngiliz kraliyet âilesinin tahtları, İran hükümdarlarının “taht-ı takdîs” adıyla anılan tahtları da târihteki meşhur tahtlardandır.
Bir yanıt bırakın