Alm. Immunität, Fr. Immunite, İng. Immunity. Vücudun kendinden olanı yabancı olandan ayırması ve yabancı madde ve canlılara karşı kendini savunacak maddeleri yapması. Bağışık kişide mikroplar veya zehirler vücuda girdiklerinde özel maddeler vasıtasıyla hemen etkisizleştirildiklerinden hastalık meydana getiremezler. Bağışıklık; “tabii bağışıklık” ve “sonradan kazanılan bağışıklık” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kazanılan bağışıklık da; “aktif bağışıklık” ve “pasif bağışıklık” olarak yine ikiye ayrılır. Tabii bağışıklık: Doğumdan itibaren vücudun hastalıklara karşı belli bir dirence sahip olmasıdır. Bu bağışıklık belli hastalıklara karşı hasıl olmuş özel bir bağışıklık değildir. Çeşitli faktörler burada rol oynar. Vücut sıcaklığının…
Read MoreKategori: Sağlık
Bademcikler
Alm. Mondel, Tonsille (f), Fr. Tonsille (f), İng. Tonsil. Ağız boşluğu ile yutak arasının iki yanında bulunan badem biçimindeki büyükçe iki salgı bezi. Çatısı katılgan dokudan meydana gelmiş olan bademcikler, lenf dokusu özelliğindedir. Yükseklikleri 2-2,5 cm, genişlikleri 1,5 cm kadardır. Bademcikler, küçük yaşlarda gelişmiş olup, büyüktürler. Erginlik çağına yakın küçülmeye başlarlar. Erişkinlerde çocuklara oranla daha az bir yer kaplarlar. Görevleri tam açıklık kazanmamış olmakla beraber, bütün lenf dokusunun görevi olan, vücudu, yabancı madde ve mikroplara karşı savunmak olduğu söylenebilir. Bademcikler, kiripta denilen girintilerine yakalanmış olan bakteri ve diğer hastalık yapıcı…
Read MoreAyak
Alm. Fuss (m), Fr. Pied, İng. Foot. İnsan vücudunun en alt kısmında bulunan ve yürümeyi, dik durmayı sağlayan, 26 kemik, bağ ve kaslardan meydana gelen organ. Vücudun bütün ağırlığını taşıdığından mekanik olarak en fazla zorlanan organdır. Ayak kemiklerinin en büyüğü topuk kemiğidir. Parmak kemikleri de en küçük kemiklerdir. Topuk kemiği, aşık kemiği ile birlikte ayak arka kısmını meydana getirir. Aşık kemiği, baldır kısmının çatısını yapan kaval kemiği ve kamış kemiğinin meydana getirdiği çatalın içine sokulur. Yukarı aşık eklemi ayağın alt bacak ile olan biricik bağlantısıdır. Aşık kemiğinin ön yüzünde ayak…
Read MoreBOĞMACA
Alm. Keuchhusten (m.), Fr. coqueluche (f.), İng. whooping couth. Bordatella pertussis bakterisinin sebeb olduğu, öksürük nöbetleri ve solunum yollarında müköz zarların iltihabı ile kendini gösteren bir çocukluk çağı hastalığı. Öksürük, hastayı soluksuz bırakır ve nöbetin sonunda derin bir nefes alma ile birlikte bir ötme sesi duyulur. Hastalığın en önemli özelliği haftalar hatta aylarca sürebilmesi ve bu zaman içerisinde birçok komplikasyon (ihtilat, yan etki) ortaya çıkarılabilmesidir. Boğmaca bütün yaşlarda görülebilmekle beraber, çocukluk çağında çok daha sık görülür. Üzerine başka bir bulaşıcı hastalık (genellikle zatürre) eklendiği zaman öldürücü olabilir. Hastalık, kız çocuklarında…
Read MoreKABIZLIK
Alm. Verstopfung. Konstipation (f), Fr. Constipation (f), İng. Constipation. Barsak hareketlerinin seyrek veya yetersiz olmasıyla ortaya çıkan bir durum. Dışkılama sayısı kişiler arasında farklılık gösterir. Kabızlık hâlinde dışkılama sayısı azalır; dışkı, sert ve düzensiz şekillidir. Sıklıkla karın ağrısı, aşırı gazlanma görülür. Hasta, dışkılama hissi olmasına rağmen, boşalamaz ve sıkıntı duyar. Kabızlığın farklı sebepleri olmakla birlikte, büyük bir kısmı şahsın tuvalet alışkanlığı, şahsiyeti, psikolojik durumuyla ilgilidir. Titiz ve her şeyin en iyisini yapmaya büyük gayret gösteren şahıslarda daha sık görülür. Üzüntü, heyecan gibi hâllerde ortaya çıkabilir. Şahsın beslenme alışkanlığı da kabızlık…
Read MoreİSKEMİ
Alm. ıschaemie, Fr. Ischéime, İng. ıschemia. Vücûdun bir bölgesinin kanlanmasının yavaşlaması ve durması. İskemide dokuların ihtiyâcı olan oksijen sağlanamadığından ve dokudan metabolizma artıkları uzaklaştırılamadığından dokularda zedelenme olur. İskemi genellikle damarın pıhtı, yağ veya hava ile tıkanmasına bağlı olarak gelişir. Kanlanamama yavaş gelişirse ve tıkanıklık tam değilse, dokularda kısmî zedelenme, büzülme ve şekil bozukluğu ortaya çıkar. Âniden olan iskemilerde ve tıkanmanın tam olduğu durumlarda dokunun o bölgesinde ölüm (nekroz) olur. Bu doku ölümüne “enfarktüs” adı verilir. Enfarktüs en sık kalp, beyin, dalak, böbrek ve karaciğerde görülür. Kalpteki âni iskemi ile kalp…
Read MoreİSİLİK
Alm. Hitzeausschlag (m), Hautrötung (f), Fr. Bouton (m) de chaleur, İng. Heat spots, rash. Sıcaktan veya terlemekten vücûdun bâzı yerlerinde meydana gelen kaşıntılı kabarcıklar. Döküntülü bir hastalık olan isilik humması dışında birçok isilik çeşidi vardır. Yüksek ateş isiliği, tifo gibi hastalıkların seyri esnâsında görülür. Burada içi berrak sıvıyla dolu iğne başı büyüklüğünde kabarcıklar biraraya gelerek isilik meydana getirirler. Asıl isilikler kırmızı plaklar üzerinde çıkan kabarcıklardır. Özellikle göğüste ve karın üzerinde belirir ve çoğu zaman şiddetle kaşınır. Bu kabarcıklar çok terleyen kimselerde ter deliklerinin tıkanması yüzünden ter bezlerinin küçük kistler halini…
Read MoreİSHAL
Alm. Durchfall (m). Diarrhöe (f), Fr. Diarrhée (f), İng. Diarrhea. Sık ve sulu dışkılama. İshal, ülkemizde özellikle bir yaşının altındaki çocuklarda başlıca ölüm sebebleri arasındadır. Barsak iltihapları, barsak parazitleri, kötü beslenme, gıda allerjisi, vitamin eksiklikleri ve antibiyotikler ishalin en sık sebepleridir. Teşhis için dışkının görünüşüne, rengine, kokusuna, kanlı veya sümüklü olup olmadığına bakılır. Dışkıda parazit, akyuvar, alyuvar aranır, dışkı kültürü yapılır. Tedâvisi de sebebine göre değişir. Bulaşıcı ishaller, başlıca bakteriler ve virüslerden olur. Bakterilerle olan ishallerde başlıca iki mekanizma rol alır. Birinci tipte bakteriler barsak duvarına yayılırlar, orada çoğalır ve…
Read MoreBAKTERİ (Bakteria)
Alm. Bakterie (f), Fr. Bacterie, İng. Bacteria. Gözle görülemeyecek kadar küçük, tek bir hücreden meydana gelen mikroorganizma. Normal bir hücrenin yaptığı bütün işleri yapamadıklarından va bazı organelleri eksik olduğundan mütekamil hücre sayılmazlar. Bakteriler mikroorganizmaların temel ve en büyük sınıfıdır. Sayılamayacak kadar çok çeşidi bilinmesine rağmen, bunlardan sadece çok küçük bir miktarı insan vücudunda yaşayabilir ve yine bunların çok azı insanda hastalık yapma özelliğine sahiptir. Hastalandırıcı bakterilere örnek olarak tüberküloz basili, difteri, tetanos, tifo amili bakteriler sayılabilir. Sür’atli çoğalırlar; uygun bir ortamda bir bakteri hücresi 24 saat içinde 70 milyon bakteriye…
Read MoreFıtık
Alm. Bruch m; Hernief, Fr. Hernie f, İng. Hernia. Karın içindeki organların, karın zarından yapılı bir kese ile sarılı olarak karın duvarındaki doğuştan veya sonradan olma bir yarıktan yâhut zayıf bir bölgeden geçerek karın duvarı dışında kendini belli etmeleri. Bu târif bütün fıtık türlerini anlatmaya yetmemektedir. Ancak bütün fıtıkları özellikleri ile anlatabilecek bir târif de yapılamamaktadır. Genellikle karın duvarı fıtıkları en sık görülenler olduğu için, bu târif yeterli sayılabilir. Bu târifte anlatılan dış fıtıklardan başka bir de karın içinde husule gelen ve nâdir görülen iç fıtıklar da vardır.İç fıtıklarda iç…
Read MorePansuman
Alm. Verbinden (n), Fr. Pansement (m), İng. Dressing, bandaging. Yaraların mikroplardan temizlenmesi ve korunması için yapılan yıkama ve örtme işlemi. Yara iyileşmesinin iyi, çabuk ve iz bırakmadan olması için bölgenin ölü dokulardan ve mikroorganizmalardan temizlenmesi ve dış ortamın zararlı etkilerinden korunması gerekir. Böylece hem mikropların hem de tahriş edici maddelerin yaraya ulaşması engellenmiş olur. Yara kapalı ise tentürdiyot veya mersol kullanılarak temizlenir. Makat ve üreme organları çevresindeki yaralarla açık yaralarda, kendilerinin de tahriş edici etkileri sebebiyle kullanılmazlar. Açık yaralarda, ölü dokular temizlendikten sonra ilk pansuman yapılır: Tuzlu su serumu (serum…
Read MoreMigren
Alm. Migräne (f), Fr. Migraine (f), İng. Migraine. Bir çeşit baş ağrısı. Halk arasında yarım baş ağrısı olarak bilinen migren, insanları, binlerce seneden bu yana muzdarip etmiştir. Migrenin ilk tarifine 3000 yıl önce Cappadocialı Areatus’un el yazmalarında rastlanır. Zamanla ağrının tek taraflı oluşundan ötürü “heterocrania” denilmiş; aynı mânâda olan “hemicrania” daha çok tutulmuştur. Lâtinceye “hemigranea” ve “migranea” olarak geçmiş; eski İngilizcede “megrim”, “mygrame”, olarak kullanılmıştır. Fransızlar bu terimi “migraine” olarak almışlar ve zamanla bütün memleketlerde bu terim kullanılmağa başlanmıştır. Migrenin tarifi şöyle yapılabilir: Zaman zaman ataklar yapan, başın genellikle bir…
Read MoreHepatit
Alm. Leberentzündung, Hepatits (f), Fr. Hepatite (f), İng. Hepatitis. Karaciğerin iltihâbî hastalıklarına verilen isim. Genellikle sarılıkla kendini gösteren hepatitlerin seyrinde karaciğer yetmezliği belirtileri de ortaya çıkabilir. Hepatiti yapan birçok sebeb olabilir. Bunların başında virüsler gelir. Ayrıca parazitler, mantarlar, bakteriler, alkol, bâzı ilaç ve zehirler de hepatite yol açmaktadırlar. Hepatitlerin had ve müzmin şekilleri vardır. Had viral (virüs tarafından yapılan) hepatit: Bunu yapan üç tip virüs olduğu kabul edilir. Hepatit A Virüsü “Enfeksiyöz Hepatit”ini; Hepatit B Virüsü “Serum hepatiti”ni yapar. Ayrıca A veya B olmayan bir virüsle de hepatit belirtileri ortaya…
Read MoreHemoglobin
Alm. Hamoglobin (n), Fr. Hemoglobine (f), İng. Haemoglobin. Kırmızı kan hücrelerinde (alyuvarlarda) bulunan, kanın oksijen ve karbondioksit taşıma işini yapmasında görevli, demir ihtivâ eden solunum pigmenti. Alyuvarlara kırmızı rengini, sağlıklı kişilerin cildine pembe görünüşü veren bu maddedir. Omurgalılar ile bâzı omurgasız hayvanların gaz taşıma pigmentidir. Diğer hayvanlar başka pigmentlere sâhiptir. Hemoglobinin ana görevi dokular ile akciğer arasında oksijen ve karbondioksit taşınmasını temin etmektir. Nefes alma esnâsında akciğerlere giren havanın oksijeni kandaki hemoglobin tarafından bağlanır. Hemoglobinin oksijenle yaptığı bu gevşek bileşiğe “oksihemoglobin” denir. Dokulara ulaştığında ise, oksijeni bırakıp karbondioksiti alır. Bu…
Read MoreHemofili
Kanın pıhtılaşmasında rol oynayan elemanlardan bâzılarının doğuştan eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan kan hastalığı. Hemofili, bir yaralanmadan sonra kanın pıhtılaşmaması veya pek yavaş olarak pıhtılaşmasıdır. Hastalığa sebeb olan gen, resesif olup eşey kromozomu ile taşınır. Hastalık daha çok erkeklerde görülür. Kadınlar genelde taşıyıcıdır. Bir kadının hemofili olabilmesi için, hem anasından hem de babasından hemofililik genini alması îcâb eder. Hemofili olan kızların, bülûğ çağından sonra yaşaması güçleşir. Taşıyıcı bir kadın ile sağlam bir erkekten olan erkek çocukların yarısında hemofili, kız çocuklarında da yarısında taşıyıcı olma ihtimali vardır. Hemofili sonradan da olabilir.…
Read MoreHazımsızlık
Alm. Verdauungsbeschwerden (pl), schlechte Verdauung (f), Fr. Troubles (m.pl.) de la digestion, İng. Indigestion. Genellikle yiyeceklerin alınmasından sonra ortaya çıkan ve karın boşluğundaki çeşitli şikâyetleri içine alan geniş mânâlı bir terim. Hazımsızlık olduğu zaman karında dolgunluk, basınç, ağrı, mîde yanması, geğirme, gerginlik veya şişkinlik bulunabilir. Çoğu zaman hazımsızlık şikâyetlerinin belli bir sebebi bulunamaz. Bunlar fonksiyonel hazımsızlık olarak nitelenirler ki, şahsın psikolojik sebeplerden kaynaklanan durumunu ifâde eder. Yemeklerden hemen sonra ortaya çıkan şikâyetler; safra kesesi yetmezlikleri, yemek borusu hastalıkları, gastritler, mîde kanseri ve ülseri durumlarında görülebilir. Yemeklerden birkaç saat sonra gelişen…
Read MoreHazım
Alm. Verdauung (f), Fr. Digestion (f), İng. Digestion. Vücûda karmaşık yapıda alınan besinleri, emilebilecek ve vücut dokularında kullanılabilecek hâle getirme işlemi. Besinlerde karbonhidratlar, proteinler ve yağlar olmak üzere üç ana gıdâ çeşidi bulunur. Vitaminler ve mineraller de mutlaka alınması gereken maddelerdir. Proteinler ve yağlar kaynaklarına göre nebâtî olanlar, hayvânî olanlar diye de ayrılabilir. Gıdâ, sindirim sistemi boyunca ilerlerken mekanik ve kimyâsal etkilerle giderek daha küçük parçalara ayrılır. Bu sırada besinler tükrük bezleri, mide, pankreas, safra kesesi ve ince barsaklardan salgılanan çeşitli ifrazatlar tarafından etkilenir. Emilemeyen artık parçalar son sindirim işlemlerinin…
Read MoreAtlaskemiği
Alm. Atlas-Knochen. Fr. Atlas, İng. Atlas. Boyun omurlarının birincisi. Başı, üzerinde taşıyan kemik. Bu kemiğin iki yan çıkıntısı vardır. Bu çıkıntılar, üstten artkafa kemiği, alttan da ikinci boyun omuru ile eklemleşmiştir. Yan çıkıntılarının her birinde birer delik vardır. Bu geçitlerden omurga atardamarları geçer. Yan çıkıntılar iki kemerle birbirine bitişmiştir. Ön kemer ikinci boyun omurunun çıkıntısı ile eklemleşmiştir. Başın yana dönmesini bu eklem sağlar. Yaradılışındaki özelliklerinden dolayı vücudun en önemli iş yapan kemiklerinden biridir.
Read MoreAtardamarlar
Alm. Arterie, Schlagadez, Fr. Artere, aorte, İng. Artery. Kalpten pompalanan kanı, vücudun organ ve dokularına dağıtılan kan damarları. Atardamarlar, dolaşım sisteminin başlıca elemanlarındandır. İnsanlarda dolaşım sistemi, bir büyük bir de küçük dolaşım olmak üzere iki kısımda mütalaa edilir. Büyük dolaşım sistemi, temizlenmiş kanı çeşitli organ ve dokulara götürür; kirlenmiş kanı tekrar kalbe getirir. Küçük dolaşım sistemi ise, kalbe gelen kirli kanı akciğere götürüp, orada temizlenen kanı kalbe getirmektedir. Kalb her iki dolaşım sistemi için pompa vazifesi görür. Kalbin sağ karıncığından akciğerlere, sol karıncığından da vücudun diğer bölgelerine ve organlarına kan…
Read MoreAtardamar Sertliği
Alm. Erterien verkalkung (f), Fr. Arteriosclerose, İng. Arteriosclerosis, atherosclerosis. Atardamarların iç yüzlerinde yağ ve diğer bazı maddelerin birikimine bağlı olarak meydana gelen ve vücuttaki bütün damarları ilgilendiren bir damar rahatsızlığı. Önce kalbe yakın büyük atardamarlardan başlar ve zamanla diğer damarlar da hastalığa iştirak eder. Kalbi besleyen damarların (koronerlerin) ileri derecede daralmasıyla kalp şikayetleri başlar ve tedavi cihetine gidilmezse, tıkanma ile enfarktüs krizi meydana gelir ve umumiyetle birinci veya ikinci krizde ölüme sebeb olur. Amerika Birleşik Devletlerinde her yıl yarım milyondan fazla ölümün sebebini koroner atherosklerozun teşkil etmesi sebebiyle, üzerinde oldukça…
Read MoreAşı
Alm. Impstoff, Impfung, Fr. Vaccin, İng. Vaccine. Vücuda önceden belli maddeler (canlı mikrop, ölü mikrop, mikrop antijenleri gibi) vererek kişide belli hastalıklara karşı özel dayanıklılık durumu geliştirme işlemi. Mikropların vücuda girip çoğalmalarına “enfeksiyon”, vücuda yabancı olup da vücutta karşı reaksiyon uyandıran maddelere de “antijen” denir. Vücutta yabancı maddeye karşı çıkan savunma maddelerine “antikor” denmektedir. Başta çeperleri olmak üzere mikropların maddeleri vücut için iyi birer antijendirler. Birçok enfeksiyon hastalığında, hastalığı geçirdikten sonra, kişide, o hastalıklara karşı bir dayanıklılık durumu (bağışıklık) ortaya çıkar. O halde, bu hastalıklara karşı sun’i tedbirlerle kişilere bağışıklık…
Read MoreMoniliyazis
Alm. Monilia (f), Fr. Candidose (f), İng. Candidosis. Candida türü mantarlar tarafından yapılan, insan vücudunda çok çeşitli yerlere yerleşebilen bir mantar hastalığı. Hastalık yapan çeşitli candida türleri içinde en çok rastlanılanı, Candida Albicans’tır. Mantar, yerleştiği vücut bölgesine göre değişen iltihabî belirtilere sebep olur. İltihabın başlangıcında, epitelde şişme meydana gelir. Bunu, epitel hücreleri arasında mantar sporcuklarının toplanması ve mantar misellerinin (dallanmış şekillerinin) ortaya çıkması takip eder. İlerleyen zamanla birlikte yaralar belirir ve iltihap giderek derinleşir. Moniliyazis, hayâtın ilk aylarından beri insanın karşılaşabildiği bir enfeksiyondur. Süt çocuklarında rastlanan şekline pamukçuk denir ve…
Read MoreTiroid Bezi
Alm. Schildrüse (f), Fr. (Glande) tyroide (f), İng. Thyroid (gland). Gırtlağın ön ve alt kısmında, îmân tahtasının hemen üstünde yer alan bir iç salgı bezi. Tiroid bezinin anatomik şekli “U” veya “H” harfine benzer. Tiroid bezi, ağırlığına oranla vücutta en çok kan alan organdır. Kılcal damarları oldukça fazladır. Tiroid bezindeki bölümleri dolduran kolloid adlı sıvı içinde, tiroid hücrelerinin salgıladığı “tiroglobulin” denen protein bulunur. Tiroid hormonu olan tiroksin, tiroglobulin bünyesinde tirozin adlı aminoaside dört iyot atomunun eklenmesiyle meydana gelir (tetraiyodotronin = T4). Tiroksinden başka, tirozine üç iyot atomunun eklenmesiyle meydana gelen…
Read More