Alm. Tradition, Überlieferung (f), Fr. Tradition, Parole (f), İng. Tradition, Hadith.
Lügatte, “söz, haber, yeni şey” mânâsına gelen bir kelime. Dînî bir terim olarak hadis, “Peygamberimizin sözleri, işleri, halleri” demektir. Hadis, “sünnet” kelimesi yerine de kullanılır.
Hadîs-i şerîfleri anlatan ilme “ilm-i hadîs (hadîs ilmi)” bu ilimle meşgul olan büyük âlimlere de “muhaddis” denir. “Usûl-i hadîs” isminde başka bir ilim daha vardır ki, bu ilmin usûlleri, metodları ile, hadîs-i şerîflerin nevileri (çeşitleri) ayırt edilir. Mütevâtir, meşhur, sahih, hasen, merfû, müsned, mürsel, zaîf, mevdû’ ve daha birçok hadîs çeşitlerinin ayrı ayrı ve uzun târifleri, izahları, tesbitleri kitapları doldurmaktadır. Her bir hadisin şartları, kayıtları vardır. Bu geniş bilgiler, ancak usûl-i hadîs ilminde ictihad derecesine yükselen büyük âlimlere mahsustur. (Bkz. İctihad)
Hadîs-i şerîfler iki kısımda incelenir: Hadisin asıl muhtevâsına “metin”; bu metin kısmını sıra ile birbirine nakletmiş olan, sözüne ve hâline güvenilir kimselerin, yâni râvîlerin isimlerini ihtiva eden kısma da “isnâd” adı verilir.
Bu ilmin gâyesi, insanların dünyâ ve âhiret saâdetidir. Hadîs-i şerîfler, Kur’ân-ı kerîmden sonra fıkhî rivâyetlerin dayanağı, dînî ilimlerin kaynağı, edille-i erbaa denilen dînin dört temel esâsının ikincisidir. Bu dört esas: Kitap (Kur’ân-ı kerîm), Sünnet (Hadîs-i şerîfler), İcmâ’ ve Kıyas’tır. (Bkz. Ahkâm-ı Şer’iyye)
Resûl-i ekrem efendimiz, önceleri hadîs-i şerîfleri yazmaktan Eshâbını men etmişti. Bunun hikmeti, âyet-i kerîmelerle karıştırılması ihtimali idi. İstisnâî bir sebeple bâzı hadislerin yazılmasına müsâade etmiş, bâzı sahâbeye de özel izin vermişti.
Hadîs-i şerîflerin yazılması yasağı, sonradan tamâmen kaldırılmıştır. Resûlullah’tan sâdır olan her hadis yazılmış ve bu yazılar birçok Eshâb-ı kirâm tarafından korunmuştur. Tekrar edilmişlerden başka 10.000 kadar hadîs-i şerîf vardır. Tekrar edilenleri de sayılırsa, milyonu aşmaktadır. Bütün bu hadîs-i şerîfler, başlıca şu 12 hususu bildirmektedir:
1- Allahü teâlânın kitabı olan Kur’ân-ı kerîme ve Peygamberimizin sünnetine yapışmak.
2- İslâmın beş şartı, zikirler ve ihsân, yâni kalp bilgileri. Tasavvuf bu ihsânı elde etmektir.
3- Muâmelâttır. Nafaka için ticâret, sanat ve ziraat bilgileri ve sosyal haklar bunun içindedir.
4- İyi ahlâk bildirilmekte ve övülmektedir.
5- Köle âzât etmek.
6- Fazileti çok olan amelleri ve Eshâb-ı kirâmın üstünlükleri.
7- Peygamberimizin ve mühim kimselerin tarihi.
8- Kıyâmete kadar olacak mühim olaylar.
9- Kıyâmet hâlleri, haşır neşir, Cennet ve Cehennem.
10- Resûlullah’ın hayatı.
11- Kurân’ı kerîm okumak ve tefsir etmek.
12- Melekler, şeytanlar, tabâbet (doktorluk, tıp ilmi) gibi çeşitli ilimler.
Hadîs-i Şerîfin Çeşitleri
Hadîs-i şerîflerin çeşitlerini tesbit etmek ve bunları tetkik etmek, usûl-i hadîs ilminin konusudur. Bu hususta kütüphaneler dolusu kitaplar yazılmıştır. Burada, hadîs-i şerîflerin çeşitleri, kısa târif ve açıklamaları ile birlikte bildirilecektir:
1- Hadîs-i mürsel: Sahâbe-i kirâmın ismi söylenmeyip, Tâbiînden birinin doğruca“Resûl-i Ekrem buyurdu ki” dediği hadîs-i şerîflerdir.
2- Hadîs-i müsned: Resûl-i ekreme isnâd eden Sahâbînin ismi bildirilen hadîs-i şerîflerdir. Müsned hadisler, müttasıl veyâ münkatı’ olur.
3- Hadîs-i müsned-i müttasıl: Resûl-i ekreme kadar, isnâdı müttasıl olan, yâni aradaki râvilerden hiçbiri noksan olmayan hadîs-i şerîflerdir.
4- Hadîs-i müsned-i münkatı: Sahâbîden gayrı bir veyâ birkaç râvîsi bildirilmiyen hadîs-i şerîflerdir.
5- Hadîs-i mevsûl: Sahâbînin, “Resûlullah’tan işittim, böyle buyurdu” diyerek haber verdiği, hadîs-i müsned-i müttasıl demektir.
6- Hadîs-i mütevâtir: Birçok Sahâbînin, Resûl-i ekremden ve başka birçok kimsenin de bunlardan işittiği ve kitâba yazılıncaya kadar, böyle hep çok kimselerin haber verdiği hadîsi şerîflerdir ki, bunların, bir yalan üzerinde söz birliği yapmalarına imkân olmaz. Mütevâtir olan hadîs-i şerîflere muhakkak inanmak ve yapmak lâzımdır. İnanmayan, İslâm dîninden çıkar.
7- Hadîs-i meşhûr: İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan hadîs-i şerîflerdir. Yâni bir kimsenin Resûl-i ekremden o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan dahi, başka kimselerin işittiği hadîs-i şerîfler olup, son duyulan kimseye kadar, artık hep mütevâtir olarak bildirilmiştir.
8- Hadîs-i mevkûf: Sahâbiye kadar söyleyen hep bildirilip, Sahâbinin, Resûl-i ekremden işittim demeyip, “Böyle buyurmuş” dediği hadîs-i şeriflerdir.
9- Hadîs-i sahih: Âdil ve hadis ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i müttasıl ve mütevâtir ve meşhur hadislerdir.
10- Haber-i âhâd: Hep bir kimse tarafından söylenilen, müsned-i müttasıl hadîs-i şerîflerdir.
11- Hadîs-i mü’allak: Baştan bir veyâ birkaç râvîsi veya hiçbir râvîsi belli olmayan hadîs-i şerîflerdir. Mürsel ve münkatı’ hadîsler de müallaktır. Baştan yalnız birinci râvîsi bildirilmeyen hadîse “müdelles” denir.
12- Hadîs-i kudsî: Mânâsı Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise Resûl-i ekrem tarafından olan hadîs-i şerîflerdir. Hadîs-i kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi bir nûr kaplardı ve hâlinden belli olurdu.
13- Hadîs-i kavî: Söyledikten sonra, bir âyet-i kerîme okuduğu hadîstir.
14- Hadîs-i nâsih: Son zamanlarında söyledikleri hadîs-i şerîflerdir.
15- Hadîs-i mensûh: İlk zamanda söyleyip, sonra değiştirilen hadîslerdir.
16- Hadîs-i âm: Bütün insanlar için söylenmiş hadîs-i şerîflerdir.
17- Hadîs-i hâs: Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîflerdir.
18- Hadîs-i hasen: Bildirenler, sâdık ve emin olup, fakat hâfızası, anlayışı, sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan hadîs-i şerîflerdir.
19- Hadîs-i maktû’: Söyleyenler, Tâbiîn-i kirâma kadar bilinip, Tâbiînden rivâyet olunan hadîs-i şerîflerdir.
20- Hadîs-i şâz: Bir kimsenin, bir hadis âliminden işittim dediği hadîs-i şerîflerdir. Kabul edilir, fakat senet, vesika olamazlar. Âlim denilen kimse, meşhur bir zât değilse kabul olunmazlar.
21- Hadîs-i garîb: Yalnız bir kimsenin bildirdiği hadîs-i sahihtir. Yâhut aradakilerden birine, bir hadis âliminin muhalefet ettiği hadîstir.
22- Hadîs-i za’îf: Sahih ve hasen olmayan hadîs-i şerîflerdir. Bildirenlerden birinin hafızası, adâleti gevşek olur veya îtikâdında şüphe bulunur. Za’îf hadîslere göre fazla ibâdet yapılır. Fakat ictihadda bunlara dayanılmaz.
23- Hadîs-i muhkem: Te’vîle yâni meşhur olmayan mânâyı vermeye muhtaç olmayan hadîs-i şerîflerdir.
24- Hadîs-i müteşâbih: Te’vile yâni meşhur olmayan mânâyı vermeye muhtaç olan hadîs-i şerîflerdir.
25- Hadîs-i münfasıl: Aradaki râvilerden, birden ziyâdesi unutulmuş olan hadîs-i şerîflerdir.
26- Hadîs-i müstefid: Söyliyenleri üçten çok olan hadistir.
27- Hadîs-i muddarib: Kitap yazanlara, muhtelif yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadîs-i şerîflerdir.
28- Hadîs-i merdûd: Mânâsı olmıyan ve rivâyet şartlarını taşımayan sözdür.
29- Hadîs-i müfterâ: Peygamberlik iddia eden Müseylemet-ül-Kezzâb’ın yalan sözleridir ve ondan sonra gelen münâfıkların, zındıkların, Müslüman görünen dinsizlerin uydurma sözleridir. Ehl-i sünnet âlimleri, merdûd ve müfterâ hadisleri aramış, bulmuş, ayırmışlardır. Din âlimlerinin kitaplarında, böyle sözlerden hiçbiri yoktur.
30- Eser: Mevkûf ve maktû’ hadis veya duâ bildiren merfû’ hadis demektir. “Sened”, hadis rivâyet eden âlim demektir.
31- Hadîs-i mevdû “veya mevzû”: Mevdû’ kelimesinin, bir lügat mânâsı, bir de, ıstılah mânâsı vardır. Yâni, “usûl-i hadîs” ilminin verdiği mânâsı vardır. Lügatte mevdû’, bir yere sonradan konulmuş, uydurma demektir. Yâni, Peygamberimizin ağzından çıkmayıp da, bir zındık, bir münâfık, bir yalancı tarafından iftira olarak konulmuş ve hadis denilmiştir. Bu ise, iki yol ile anlaşılabilir.
Birincisi: Hadîs-i şerîfin sâhibi olan Peygamberimiz, “Bu benim hadisim değildir.” yâni, “Bunu ben söylemedim.” demesi iledir.
İkincisi: Nübüvvetin ve risâletin başladığı günden beri, âhirete teşrif edinceye kadar, hergün, Resûlullah efendimizin yanında bulunup, her sözüne, her hâline, her huyuna, titizlikle dikkat ederek, yazılanlar arasında bu mevdû’ hadisin bulunmaması ile anlaşılır ki, bu yol ile de anlamak mümkün değildir.
Usûl-i hadîs ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadîsin mevdu’ olduğunu isbat edince, bu ilmin bütün âlimlerinin de, mevdu’ demesi lâzım gelmez. Çünkü, mevdu’ diyen müctehid, bir hadîsin, sahih olması için, lüzum gördüğü şartları taşımıyan bir hadis için, benim mezhebimin usûlünün kâidelerine göre, mevdû’dur der. Peygamberimizin sözü değildir, demek istemez. Yâni, hadîs-i şerîf denilen bu sözün hadis olması, bence anlaşılmamıştır demektir. Bu âlime göre hadîs olmaması, hakikatte hadis olmadığını göstermez. Hadis usûlü ilminin başka bir müctehidi de, hadisin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, hadistir, mevdû’ değildir, diyebilir.
Büyük Hadis Âlimleri
Hadis âlimleri, çok yüksek insanlardır. Râvîleri ile beraber, yüz bin hadîs-i şerîfi ezbere bilene hâfız denir. Kur’ân-ı kerîmi ezberleyene hâfız denmez kâri denir. Bugün, hadîs-i şerîfleri ezbere bilen bulunmadığı için, kâri’ yerine, yanlış olarak hâfız deniliyor. İki yüz bin hadîs-i şerîfi ezbere bilene şeyh-ul-hadîsdenir. Üç yüz bin ezberliyene, huccet-ül-islâm denir. Üç yüz binden daha çok hadîs-i şerîfi, râvîleri ile, senedleri ile birlikte ezberleyene hadîs imâmıve hadis müctehidi denir. Bugün böyle bir İslâm âlimi dünyâda yoktur. Doğru oldukları, bütün İslâm âlimleri tarafından tasdik edilmiş olan hadîs kitaplarından altı tânesi, bütün dünyâda şöhret bulmuştur. Bu altı kitaba Kütüb-i Sitte denir. Kütüb-i Sitte’yi yazan altı büyük âlim şunlardır:
1- İmâm-ı Buhârî: İsmi, Muhammed bin İsmâil’dir. Hadîs kitaplarında kısaca “H” harfi ile gösterilir. Sahih-i Buhârî ismindeki kitabında 7275 hadîs-i şerîf vardır. Bunları, 600.000 hadis arasından seçmiştir. Her hadisi yazacağı zaman gusül abdesti alıp, iki rek’at namaz kılar, istihâre ederdi. Buhârî-yi Şerîfi 16 senede yazmıştır. Yüzlerce şerhi yapılmıştır. Bunlardan İmâm-ı Kastalânî’nin, Aynî’nin ve İbn-i Hacer’in şerhleri meşhurdur. (Bkz. Buhârî)
2- İmâm-ı Ebü’l-Hüseyin Müslim Nişâpûrî: Kısaca “M” harfi ile gösterilir. Câmi’üs-Sahih ismindeki kitabını üç yüz bin hadîs-i şerîften seçmiştir. Birçok şerhleri bulunup en meşhuru İmâm-ı Nevevi’nin şerhidir. (Bkz. Müslim)
3- İmâm-ı Mâlik bin Enes: “Mâ” harfi ile gösterilir. Muvattâ ismindeki kitabı, ilk yazılan hadis kitabıdır. Bazı âlimler Kütüb-i Sitte’yi sayarken, Muvattâ yerine, İbn-i Mâce’nin Sünen kitabını söylemişlerdir. Kısaca “MC” harfleri ile gösterilir.
4- İmâm-ı Tirmizî: İmam-ı Muhammed bin İsâ’dır. “T” ile gösterilir. Câmi’üs-Sahih ismindeki hadis kitabı çok kıymetlidir. Meârif-üs-Sünen adındaki şerhi en kıymetli şerhdir. (Bkz. Tirmizî)
5- Ebû Davûd Süleyman bin Eş’as Sicistânî: “D” harfi ile gösterilir. Sünen ismindeki kitabında, 4800 hadîs-i şerîf vardır. Bunları 500.000 hadis arasından seçmiştir. Birçok şerhi vardır.
6- İmâm-ı Nesâî: Adı, Ebû Abdurrahmân Ahmed bin Ali’dir. “S” harfi ile gösterilir. Sünen-i Sagîr Kütüb-i sittedendir.
İbn-i Esîr, kütüb-i sittedeki tekrarları çıkararak hepsini Câmi-ül-Usûl adı altında tek bir eserde toplamıştır. Meşhur ve çok kıymetli hadîs kitaplarından, İmâm-ı Ahmed bin Hanbel’in Müsned’i “H” ve Ebu Yâ’lâ ve Abdullah Dârimî’nin Müsned’i “DR”, Ahmed Bezzâr’ın Müsned’i “Z” harfi ile gösterilir. Bu kitaplara Mesânîd denir.
Ayrıca İmâm-ı Suyûtî’nin Câmi-us-Sagîr ve Kebîr’i, Beyheki’nin Müsned’i ve Delâil’i, Hakim’in Müstedrek’i, Taberâninin Mu’cem-ul-Kebir, Sagir ve Evsat’ları, Heysemî’nin Mecma-uz-Zevâid’i meşhurdur. Usûl-i hadîs ilmini bildiren İmâm-ı Nevevî’nin Takrib’i ve bunun Suyûtî tarafından yapılan Tedrîb-ur-Râvi Şerhi çok meşhurdur. Günümüzde hadîs kitaplarının yeni yeni fihristleri yapılmaktadır. Bâzı hadîs-i şerîfler şunlardır:
Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunların yalnız biri Cennete girecek, ötekilerin hepsi Cehenneme gidecektir.
Ümmetimin âlimleri, İsrâîloğullarının peygamberi gibidir.
Hikmet (yâni ilim ve sanat) müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın!
İki gün aynı halde bulunan, (yâni hergün ilerlemeyen, birşey öğrenmeyen) aldandı, ziyân etti.
Allahü teâlâ, sizin güzel sûretlerinize, mallarınıza bakmaz. Kalplerinize ve amellerinize bakar.
Bir saat ilim öğrenmek veyâ öğretmek, sabaha kadar (nâfile) ibâdet etmekten daha sevaptır.
Bütün çocuklar Müslümanlığa uygun ve elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları Hıristiyan, Yahûdî ve dinsiz yapar.
Herkes âhirette, dünyâdayken sevmiş olduğu kimselerle beraber bulunacaktır.
Eshâbım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidâyete kavuşursunuz.
Bir zerrecik (yâni çok az) bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibâdetleri toplamından daha iyidir.
Bir yanıt bırakın