Türk alfabesinin yirmi yedinci harfi ve Türkçe’de bu harfin işâret ettiği ses. V, ses olarak bir diş-dudak sessizidir. V, eski Türkçe döneminden beri Türk dilinde kullanılan bir sestir. Göktürk alfabesinde “V” sessizini göstermek için özel bir işâret bulunmazken Uygur alfabesinde “O” ve “U” seslerini göstermek için kullanılan işâret “V” için de kullanılırdı. Arap alfabesine dayalı Osmanlı ve diğer Türk yazı sistemlerinde “V” sesini göstermek için “vav” kullanılmıştır. “V”, ana Türkçe’de kelime başında kullanılmaz. Günümüzdeki Türk diyalektlerinde, başında “V” bulunan kelimelerin hemen hepsi yabancı dillerdendir: Vapur, vagon, vida, virgül, vinç, viran,…
Read MoreGün: 9 Mayıs 2021
Nazım Şekilleri
Alm. Dichtungsform (f), Fr. Forme (f) de versification, İng. Versification forms. Bir şiiri meydana getiren mısraların kendi aralarında toplanış ve kâfiyeleniş düzeni. Şiir, belli bir vezin ve kâfiye düzenine bağlı anlatım yoludur. Şiir, Arapça olan “nazm” kelimesiyle birlikte veya birbirlerinin yerine de kullanılır. Nazım, lügatte “dizme, sıralama ve düzene koyma” anlamındadır. Şiir ise, edebî değeri olan nazımlı sözdür. Bir şiirin, nazmın ahenkli ve tesirli söylenmesi için vezin, kâfiye ve nazım şekli gibi üç ana dış unsura ihtiyaç vardır. Vezinli (ölçülü) mısraların, belli bir kâfiye düzeni ile kümelendiği (toplandığı, dizildiği, örüldüğü)…
Read MoreGemi (Şilep, vapur, tekne, sefîne)
Alm. Sehiff, Fr. Navire, bateau, İng. Ship, vessel. Deniz, nehir ve göllerde yük ve yolcu taşımak maksadıyla kullanılan araçlar. Suda yüzebilen teknelerin, ilk defa ne zaman yapıldığına dâir târihî araştırmalar kesin bir bilgi vermemekle berâber M.Ö. 3000 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Gemi ve gemi yapımından Kur’ân-ı kerîmde de bahsedilmektedir. Mü’minûn sûresi 27’nci âyetinde: “Biz ona (hazret-i Nûh’a) şöyle vahy ettik: Bizim nezâretimiz altında ve emrimizce gemiyi yap. Sonra azap emrimiz gelip de tandırdan su kaynayıp fışkırınca (veya kazan kaynayınca) hemen ona her canlıdan birer çift erkek ve dişi, bir de üzerine…
Read MoreEdebî Akımlar
Belirli bir çağda, ortak bir estetik, düşünce ve sanat gâyesi etrâfında toplanan yazar ve şâirlerin üslûp, duygu ve fikir bakımlarından birbirlerine benzeyen eserler vermeleriyle ortaya çıkan edebî anlayışlar. Edebiyât mektepleri, edebî cereyanlar, edebî ekoller veya edebî meslekler adıyla da anılırlar. Bir edebî akım, çok defâ biraz yeni çeşni getirmek ve değişiklik ihtiyaç ve arzusundan doğar.Sonradan gelen nesillerin duygu, düşünce ve isteklerinin değiştiği tezi, üslûp ve estetikteki bu değişikliklere sebep olarak gösterilir.Ayrıca bir zaman bölümünde hayranlık uyandıran eserlerin daha sonraları beğenilmemesi veya bıkkınlık vermesinin yanısıra yeni yetişen sanatkârların taklitten kaçınmak ve…
Read MoreNükleer Enerji
NÜKLEER ENERJİ Alm. Atomenergie (f), Fr. Energie (f) nucléaire, İng. Nuclear energy. Atom çekirdeğinin değişimiyle ortaya çıkan enerji. Çekirdek değişimi başlıca fisyon veya füzyon olarak ortaya çıkar. Bir ağır elementin çekirdeğinin daha küçük iki çekirdeğe ayrılması, olayına “nükleer fisyon” denir. Buna karşılık hafif elementlerin iki çekirdeğinin, daha büyük bir çekirdek ortaya çıkarmak için kaynaşmasına “nükleer füzyon” denir. Nükleer fisyon ilk defa İkinci Dünyâ Savaşında kullanılmış ve daha sonra pekçok nükleer reaktörün çalışmasını sağlamıştır. Günümüzde bilim ve endüstride pekçok uygulaması mevcuttur. Kontrolsüz nükleer füzyon, bir atom bombasının başlattığı hidrojen bombasında ortaya…
Read MoreHac
İslâmın beş şartından birisi. Diğerleri kelime-i şehâdet getirmek, namaz, oruç ve zekâttır. Lügatte hac, “Kastetmek, yapmak, istemek” mânâsına gelir. İslâm dîninde hac; belli bir zamanda, belli şeyleri yaparak Kâbe-i muazzama ve yakınındaki hac ile ilgili mübârek yerleri ziyâret etmek demektir. Bu belli şeylere “menâsik”, menâsiklerden herbirine de “nüsük” denir. Nüsük, ibâdet demektir. Hac ve örmeye de nüsük denir. Zengin olan hür, âkıl bâliğ (ergenlik ve evlenecek yaşa gelmiş olan) Müslümanın ömründe bir kerre Kâbe-i muazzamaya gitmesi farzdır. İkinci ve daha sonra yapılan haclar nâfile olur. Haccın farz olduğu Kur’ân-ı kerîm…
Read Moreİncir Ağacı (Ficus carica)
Alm. Feigenbaum (m), Fr. figuier, İng. fig tree. Familyası: Dutgiller (Moraceae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Ege veAkdeniz bölgesi. Mart-nisan aylarında çiçek açan, 1,5-6 m yüksekliğinde, süt taşıyan iki evcikli bir ağaç. Yabanî olarak bulunursa da, daha çok yetiştirilir. Yemiş olarak da bilinir. Erkek bitkiler Ficus carica varyete caprificus (baba incir), dişi bitkiler Ficus carica varyete domestica (yenen incir) ismini alırlar. Çiçekler, çukurlaşarak armut biçimini almış ve etlenmiş olan çiçek tablasının iç çeperinde toplu bir hâlde çiçek durumlarını teşkil ederler. Baba incirin çiçek durumunda çiçek tablasının ağıza yakın kısımda erkek çiçekler, daha…
Read MoreAlıç (Crataegus)
Alm. Eingriffliger Weissdorn (m), Fr. Aubépine, İng. Quick, Hawborn, Black thorn. Familyası: Gülgiller (Roseceae), Türkiye’de yetiştiği yerler: Marmara, Karadeniz, Orta ve Doğu Anadolu Bölgeleri. Halk arasında yemişen olarak da bilinen bir meyve. Bitkisi 3-4 m yükseklikte, nisan, mayıs aylarında çiçek açan ağacımsı bir bitkidir. Yaygın olanı Comonogyna türüdür. Yaprakları ters yumurta şeklinde olup, dibe kadar 3-5 parçalıdır. Yaprak kenarları düzgün olmayıp, testere dişi gibidir. Çiçekleri pembemsi beyaz ve kuvvetli kokuludur. Meyveleri yumurta biçiminde, dışı kırmızı, içi sarı ve tek çekirdeklidir. Unsu bir tada sahib olan bu meyveler çanak yapraklarıyla çevrilmiştir.…
Read MoreBirleşik Arap Cumhuriyeti
DEVLETİN ADI Birleşik Yemen Arap Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ Aden NÜFUSU 12.000.000 YÜZÖLÇÜMÜ 531.869 km2 RESMİ DİLİ Arapça DİNİ İslamiyet PARA BİRİMİ Yemen Riyali Arap Yarımadasının batı ucunda yer alan bir devlet. Batısında Kızıldeniz, kuzeyinde Suudi Arabistan, doğusunda Umman, güneyinde Aden Körfezi ile çevrilidir. Tarihi Yemen, M.Ö. 10. yüzyıldan ikinci yüzyıla kadar Saba devletinin hakimiyeti altındaydı. Bundan sonra Yemen birçok krallıklar tarafından idare edildi. Son krallık, Hıristiyan Etiyopyalılar tarafından M.S. 6. asırda yıkıldı. Yedinci asırda Eshab-ı kiram (ilk iman eden Müslümanlar) kuzeyden gelerek ülkede İslamiyeti yaydılar. On birinci yüzyıla kadar halifeliğe bağlı…
Read MoreMüseylemet-ül Kezzâb
Yalancı peygamberlerden biri. Peygamber efendimizin sağlığında Yemâme’de ortaya çıkıp, peygamberlik iddiâsında bulundu. Önce Medîne’ye gelerek Müslüman olmuştu. Sonra peygamberlik iddiâsında bulunarak dinden çıktı, mürted oldu. Müseyleme Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem); “Senden sonra yerine beni seçersen sana tâbi olurum.” deyince, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem; elinde bulunan hurma dalını göstererek; “Bu hurma dalını istesen vermem. Allahü teâlânın takdir ettiği şey, elbette meydana gelir. Benden sonra kalırsan, Hak teâlâ seni helâk eder. Zannederim, bana, (rüyâda) gösterdikleri sensin.” buyurdu. Yemâme’de ortaya çıkıp hokkabazlık ve sihirbazlık yaparak, birçok kimseyi aldatarak etrâfında toplamıştı. Müseyleme’ye…
Read MoreFlorya (Chloris chloris)
Alm. Grünling (m), Fr. Verdier (d’Europe) (m), İng. Greenfinch. Familyası: İspinozgiller (Fringillidae). Yaşadığı yerler: Avrupa, Asya ve Afrika’nın ılıman bölgelerinin bağ, fundalık ve seyrek ağaçlı tarla ve çayırlarında. Türkiye’de de vardır. Özellikleri: Konik gagalı, ötücü bir kuş. Tüyleri kirli yeşil ve sarı renklidir. Ömrü: 25-35 yıl. Çeşitleri: Yurdumuzda 4 çeşidi vardır. Serçe iriliğinde, güzel ötücü bir kuş. Sesi için kafeste de beslenir. “Yelvekuşu” olarak da bilinir. Kısa konik gagalı, hafif çatal kuyrukludur. Hâkim renk, zeytin sarısı-yeşildir. Kanat ve kuyruk uçları parlak sarı beneklidir. Karnı limon sarısıdır. Dişilerin rengi kahvemsi griye…
Read MoreMaltaeriği (Eriobotrya japonica)
Alm. Wollmispel (f), Fr. Nèflier (m) de Malte, İng. Loquat. Familyası: Gülgiller (Rosaceae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Akdeniz sâhil şeridi (Batı ve Güney Anadolu). Kışın yapraklarını dökmeyen, yaprakları ve çiçek durumları kırmızımtrak-esmer olan 10 m boyundaki ağaç. Çiçekleri sonbaharda açar. Meyveler kış süresince olgunlaşarak ilkbaharda turfanda olarak toplanabilir. Meyveleri 3-5 cm uzunlukta, yuvarlak veya uzunca şekilde sarı renkli ve tatlı lezzetlidir. İçerisinde büyük, kahverengi ve parlak çekirdekleri bulunur. Çekirdeğin az olması makbuldür. Yenidünyâ adıyle de bilinir. Vatanı Çin’dir. Yenidünyâ, kış esnâsında sıcaklığın sıfırın altına düştüğü yerlerde yetişmez. Killi-tınlı, derin yapılı, kireci…
Read MoreSekreter Kuşu (Serpentarius secretarius)
Alm. Sekretär (m), Fr. Serpentaire (m), İng. Secretary-bird. Familyası: Yılanakbabasıgiller (Serpentariidae). Yaşadığı yerler: Afrika’nın alçak otlarla kaplı alanlarında. Özellikleri: Uzun bacaklı, usta yılan avcısı bir kuş. Çoğunlukla yerde gezer. Yılanları ayak darbeleriyle öldürerek yer. Çeşitleri: Tek türdür. Yılanakbabasıgiller familyasından, Afrika’da Büyük Sahra’nın güneyindeki topraklarda yaşayan, gündüz yırtıcılarından, uzun bacaklı bir kuş. Yüksekliği 120 cm’ye ulaşır. Uzunluğu 125 cm kadardır. Gövdesinin çoğu külrengindedir. Kanat uçları ve bacakların tüylü kısmı siyah renklidir. Kuyruğunun uzun orta tüyleri beyaz olup, uçları siyahla biter. Başının arkasından siyah uçlu tüyler çıkar. Tepesindeki bu tüyler, kâtiplerin kulak…
Read MoreSes
Alm. Klang, Laut, Ton, Schall (m), Fr. Son (m), İng. Sound. Esnek bir ortamda mekanik titreşimler hâlinde yayılan boyuna dalgalar. Esnek madde ortamı katı, sıvı veya gaz olabilir. Ses ancak madde ortamında yayılabilir. Elektromanyetik dalgalar gibi boşlukta yayılamazlar. Madde ortamında atom veya moleküllerin boyuna titreşimleri, küresel olarak yayılınca ses meydana gelir. Sesin havada yayılması şöyle olmaktadır: Bir ses kaynağının titreşimleri hava moleküllerine çarpınca, molekülleri titreştirir. Bu titreşimler de yanlarındaki hava moleküllerini titreştirerek, ses dalgaları yayılır. Ses iletilirken, hava moleküllerinin kendisi gitmez, titreşimi iletmiş olur. Elektrik telleri ve elektromanyetik dalgalarla haberleşmede…
Read MorePansuman
Alm. Verbinden (n), Fr. Pansement (m), İng. Dressing, bandaging. Yaraların mikroplardan temizlenmesi ve korunması için yapılan yıkama ve örtme işlemi. Yara iyileşmesinin iyi, çabuk ve iz bırakmadan olması için bölgenin ölü dokulardan ve mikroorganizmalardan temizlenmesi ve dış ortamın zararlı etkilerinden korunması gerekir. Böylece hem mikropların hem de tahriş edici maddelerin yaraya ulaşması engellenmiş olur. Yara kapalı ise tentürdiyot veya mersol kullanılarak temizlenir. Makat ve üreme organları çevresindeki yaralarla açık yaralarda, kendilerinin de tahriş edici etkileri sebebiyle kullanılmazlar. Açık yaralarda, ölü dokular temizlendikten sonra ilk pansuman yapılır: Tuzlu su serumu (serum…
Read MoreMigren
Alm. Migräne (f), Fr. Migraine (f), İng. Migraine. Bir çeşit baş ağrısı. Halk arasında yarım baş ağrısı olarak bilinen migren, insanları, binlerce seneden bu yana muzdarip etmiştir. Migrenin ilk tarifine 3000 yıl önce Cappadocialı Areatus’un el yazmalarında rastlanır. Zamanla ağrının tek taraflı oluşundan ötürü “heterocrania” denilmiş; aynı mânâda olan “hemicrania” daha çok tutulmuştur. Lâtinceye “hemigranea” ve “migranea” olarak geçmiş; eski İngilizcede “megrim”, “mygrame”, olarak kullanılmıştır. Fransızlar bu terimi “migraine” olarak almışlar ve zamanla bütün memleketlerde bu terim kullanılmağa başlanmıştır. Migrenin tarifi şöyle yapılabilir: Zaman zaman ataklar yapan, başın genellikle bir…
Read MoreDalakotu (Teucrium Chamaedrys)
Alm. Gemeiner Gamander (m), Fr. Germandrée (f), İng. Germander. Familyası: Ballıbabagiller (Labiatae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Marmara, Karadeniz, Orta Anadolu ve Akdeniz bölgesi. Haziran-eylül ayları arasında pembe veya beyazımsı renkli çiçekler açan, 10-30 cm boyunda, çok senelik, otsu bir bitki. Kısamahmuz, yer meşesi ve yer palamudu gibi adlarla da tanınır. Orman altları ile kurak çayırlarda rastlanır. Gövdeleri yatık, gövdeden çıkan dallar ise dik, alt kısımları yuvarlak üst kısımları ise dört köşeli ve tüylüdür. Çiçekler yaprakların tabanında gruplar teşkil ederler. Pembemsi renkteki çiçekler tüp şeklindedir. Kullanıldığı yerler: Bitkinin kullanılan kısmı, toprak üstü…
Read MoreDaktilo
Alm. Schreibmaschine (e), Fr. Machine (f) a écrire, dactylographe (m), İng. Typewriter . Bir klavye aracılığıyla harekete getirilen harfleri mürekkepli bir sistem yardımıyla kâğıda basarak yazı yazan makina. İlk yapılışı 1829’da Teroitli William Austin Burt tarafından gerçekleştirildi. Tipograf adı verilen bu makina elden daha yavaş yazıyordu. Bundan sonraki denemeler pek başarılı olamadı. Aradan 40 yıl geçtikten sonra Sholes 1868’de ilk pratik daktiloyu yaptı. Remington’un 1878’de yaptığı daktilo ise bir dikiş makinasının üzerine yerleştirilmişti. Şaryo dikiş makinasının pedalına benzeyen bir pedalla döndürülüyordu. Makina ise silik ve büyük harf yazabiliyordu. Bu mahsurlarının…
Read MoreEmevîler
Dört halîfeden sonra Müslümanları idâre eden hânedân. Dört halîfe devrinden ve hazret-i Ali’nin “radıyallahü anh” oğlu hazret-i Hasan’ın altı aylık hilâfetinden sonra devlet idâresi Benî Ümeyye Hânedânına geçti. 662 yılında başlayan Emevî Devletinin saltanat devresi 750 yılında sona erdi. Devletin kurucusu Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” kayın birâderi, aynı zamanda vahiy kâtibi olan Muâviye bin Ebû Süfyân bin Harb bin Ümeyye’dir “radıyallahü anh”. Hicrî 19. yılda hazret-i Ömer “radıyallahü anh” tarafından Şam vâlisi yapılan hazret-i Muâviye “radıyallahü anh”, yirmi sene, altı ay bu vazîfeyi devam ettirdi. Hicrî…
Read MoreKâdızâde
Osmanlı âlimlerinden. Edirne’de yetişen Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden olup, Osmanlı şeyhülislâmlarının on altıncısıdır. İsmi, Ahmed bin Mahmûd el Edirnevî er-Rûmî olup, lakabı Şemseddîn’dir. Kâdızâde diye tanınır. 1512 (H.918) senesinde dünyâya geldi. 1580 (H.988) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri, Fâtih Câmii yakınında bulunan Küçük Karaman’daki çeşme yanındadır. Babası Bedrüddîn Mahmûd Efendi de âlim bir zâttı. İlim tahsiline Edirne’de İshak Çelebi’nin huzûrunda başladı. Yine Edirne’de bulunan Üç Şerefeli Medreselerinde, o zamânın meşhur âlimlerinden Şeyhülislâm Çivizâde Muhammed Muhyiddîn Efendiden okudu. Bundan sonra İstanbul’da Sahn-ı Semân Medreselerinde, Şeyhülislâm Ebüssü’ûd Efendinin derslerine devâm etti. Ayrıca…
Read MoreKadırga
Alm. Galeere (f), Fr. Galere (f), İng. Galley. Buharlı gemilerin yapımından evvel kullanılan harp gemilerinden biri. Kadırgalar hafif, az su çeken, dar, uzun ve alçak bordalı, kıç tarafları baş tarafından yüksek, kürekle ve müsâit rüzgârlı havalarda üç köşe yelkenle seyir yapan, manevra kâbiliyetleri yüksek harp tekneleridir. Özellikle Akdeniz devletleri tarafından kullanılırdı. Osmanlı kadırgalarının boyları 62 ile 63, genişlikleri 25 veya 8 metre olurdu. Fırtınalı havalar için elverişli olmayan bu tekneler kış aylarının rüzgârlı günlerini limanlarda geçirir, yazın sâkin ve fırtınasız havalarda denize açılırlardı. Akdenizin en hareketli harp gemisi olan kadırgalar,…
Read More